İlginç Bilgiler

Hitler'in Yer Altı Uygarlığı Agarta'ya olan Takıntısı ve Agarta'dan Gelen Kadın: Sharula


Kasım 07, 2022 / 1963 Görüntüleme / 0 Yorum

Herkese merhaba sevgili gizem severler. Bir önceki yazımızda yer altı uygarlığı olan Agarta ile ilgili dinlerle ilişkisini, kültürel inançları ve orayı ziyaret eden Amiral Richard Byrd’un günlük yazılarını da içeren çok kapsamlı bir yazı yazmıştık. Fakat yine de bazı konuları yarıda bıraktık. Bu yazımızda Hitler’in Agarta ile ilgisinden detaylı bir şekilde bahsedeceğiz. Sonrasında Oyuk Dünya’dan dünyamıza gelen kadının anlattıklarını aktaracağız. Kahveleriniz hazırsa başlayalım...

İlk bölümü okumak için tıklayın

Hitler’in Agarta Takıntısı

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki Hitler’in takıntısı sadece Agarta’ya özgü değildi. Hitler genel olarak Mistisizme meraklıydı. Yani gizemli olaylara aşırı derecede merağı vardı. Bu merağı kimi zaman takıntıya dönüşüyordu. Agarta da bunlardan bir tanesiydi. Ülkesi adına savaşı kazanmak için paranormal güçlerden veya uzaylılardan bile yardım almaya hazırdı. Hitler’in kutsal metinlerde de yeri olan kutsal ahit sandığını da çok aradığını duymuşsunuzdur. Sandığı ele geçiren kişinin asla hiçbir savaş kaybetmeyeceğine inanıyordu. Bu doğrultuda tüm imkanlarını seferber etmişti. Tıpkı Agarta’yı bulmak için uğraştığı gibi. Hitler Agarta’nın çok gelişmiş bir teknolojisi olduğunu biliyordu ve oraya ulaşmak için her şeyini vermeye hazırdı ve çılgın bir eylem gerçekleştirmek için plan yaptı.

1922 yılında bir gemi subayı olan Tirpitz, yolculuk tecrübelerini ‘’Büyük Amiral Tirpitz’in Anıları’’ adlı bir kitapta topladı. Bu kitabın fanatik okurlarından biri de Adolf Hitler’di. Hitler İç Dünya’ya bir girişin olduğuna inanmıştı. 

1933 yılında Hitler iktidara geldikten sonra onun emriyle Agarta ile ilgili tüm bilgiler toplanmaya başlandı.

1936 yılında Adolf Hitler İç Dünya’ya bir araştırma timi yollama kararı aldı. Hitler İç Dünya’da eski kayıp Alman medeniyetlerinin de olduğuna inanıyordu. Genel kurmaya ve hava kuvvetleri komutanı Herman Göring’e emir vererek deniz ve hava kuvvetlerinin Güney Kutbu’ndaki açıklığı araştırmalarını ve İç Dünya’daki kayıp Alman medeniyetini yeniden bulmalarını emretti. Hitler Agarta ve Şambala hakkındaki bilgileri Tibetli rahiplerden elde ederek büyük sırra çok yaklaştığını düşünmüş. Elde ettiği bilgilere göre Oyuk Dünya’nın girişlerinden biri kutuplardaymış.

Naziler Agarta keşfinde

1938 yılında Naziler 3 denizaltı ve 5 gemiden oluşan bir keşif birliğini kutuplara göndermiş. Birlik bölgenin detaylı haritasını çıkardıktan sonra Oyuk Dünya’nın giriş noktasını tespit etmiş. Askeri ve bilim uzmanlarından oluşan Alman timi 200 km genişliğindeki açıklıktan girerek 800 km ilerlemişti. İçine girdikleri vadinin topraklarının aniden bittiğini buz ve kar örtüsünün kaybolduğunu gören tim en sonunda İç dünya'ya varmışlar. İddialarına göre eski bir Alman lehçesi konuşan insanların yaşadığı bir ülkeye iniş yapmışlar. Bu insanlar 1572 yılında ataları Amazon’da kaybolan Alman askerlerinin torunlarıymış. Tabi bu anlatıların Hitler ve Nazilerin kendi ırklarını yüce ve güçlü göstermek için uydurup uydurmadığını bilemeyiz. Lakin Hitler ve ekibinin Oyuk Dünya’yı bayağı bir araştırdığı aşikâr çünkü 1938 yılında gerçekleşen bu keşiflere ait dosyalar Almanya’nın işgaliyle 1945 yılında Amerikan ve İngiliz gizli servislerinin eline geçmiş. Ele geçirilen belgelerin arasında Almanların İç Dünya ile ilgili yüz sayfalık raporu ve üç yüz fotoğraf varmış. Elde edilen bu belgelerden sonra Birleşik Krallık başbakanı Winston Churchill’ın içinde Nazilerin Oyuk Dünya'da bir üst kurdukları burada üst düzey silahlar yapıp tekrar saldıracakları yönünde bir kuruntu oluşmuş. Bunun üzerine İngilizler Oyuk Dünya'yı araştırmaya koyulmuş binlerce Alman askeri sorgulanmış ve elde edilen bilgiler CIA’ya iletilmiş. CIA’nın verdiği rapor doğrultusunda dönemin Amerikan başkanı Harry Truman’ın emri ile Amerikan deniz kuvvetleri 26 Ağustos 1946’da “Operation Highjump” adıyla gizli bir operasyon yürüttüler. 13 gemi, 33 uçak ve 4.700 personelden oluşan operasyonun nihai amacının Oyuk Dünya’ya girmek ve Nazi üssünü bulmak olduğu söylense de bölgede bir Amerikan araştırma üssü kurmak, elektromanyetik, coğrafi, jeolojik ve meteorolojik araştırmalar yapmak olduğu da biliniyordu. Mürettebat Oyuk Dünya’nın girişinin bulunduğu söylenen balina körfezine gelmişti. Burada daha sonraki yıllarda askerlerin verdiği ifadelere göre mürettebat su altından çıkan disk şeklindeki araçların saldırılarına uğrayarak ağır kayıplar vermişti. Toplam 18 personel, 3 gemi ve 8 uçak kaybeden tim geri çekilmek zorunda kalmıştı. Fakat tabii ki basına kazan patlaması, çığ düşmesi gibi sebeplerden dolayı kayıpların medyana geldiğini bildirdiler.

O zamanlar Hitler'in uzaylılardan yardım aldığı söylentiler arasındaydı.

Her ne kadar bilime göre dünyanın içinde bir yaşam olması imkânsız gibi gözükse de bildiğimiz gibi bizden saklanan birçok gerçeğin olduğu çok açık. Jeolojiye göre Dünya’da bir delik açıp aşağı doğru inerseniz ısı magmaya yaklaşıldığı için artar. Yani o ısıda yaşamak neredeyse imkansızdır. Lakin Kazakistan’da yapılan yer altına 12 km’lik sondajlarda ısının sabit kaldığı saptanmış. Bu durum dünya jeoloji literatürünü adeta çökertmişti. Bütün bunları göz önüne alıp düşündüğümüzde kişilerin itiraflarından da anladığımız kadarıyla bizden saklanan binlerce gizemli olayın olduğuna tanık oluyoruz. Dolayısıyla biz de bu tür gizemli olayları her zaman bilim ile örtüştürmeye çalışmanın yanlış olduğu kanaatindeyiz. Hele bu tarz Dünya tarihini değiştirecek düzeydeki bir gizemi neden bize açıklasınlar ki? Ki bilim tamamen bunu reddetmiş değil. İsviçreli matematikçi, fizikçi, astronom, coğrafyacı, mantıkçı, analitik sayı, topoloji, karmaşık analiz ve sonsuz küçük hesap matematiği gibi birçok dalında öncü olan Leonhard Euler’ göre İç Dünya diye bir yer var.

‘’Dünya içi boş bir kabuktan olup merkezinde bir güneş ve kutuplarında da delikler vardır.’’

- Leonhard Euler

Gördüğünüz üzere birinci bölümde de bahsettiğim gibi Oyuk Dünya’ya bilim insanları tamamen kapalı değil. Neyse biz tekrar Hitler’e dönelim. Peki Hitler’e ne oldu?

Hitler’e ne oldu?

Hitler’in akıbeti hakkında birçok şey söylendi. Fakat ortak görüş, Hitler’in hayat arkadaşı Eva Braun ve S.S yardımcıları ile birlikte önce Arjantin’e oradan da uzun süre yaşadıkları Güney Kutbu'na kaçtığı ve Buenos Aires’de mütevazi bir hayat yaşayıp 90 yaşında hayatını kaybettiği. Bilindiği üzere Adolf Hitler, 30 Nisan 1945'te Berlin'deki yer altı sığınağı Führerbunker'de kendini vurarak intihar etmiş, kendisiyle birlikte eşi Eva Braun da siyanür alarak kendini öldürmüştü.

Ama bunun bir aldatmaca olduğuna Hitler’in 1945 senesinde ölmediğine 90 yaşına kadar mütevazi bir hayat yaşayıp hayatını kaybettiğine inanan milyonlarca insan var. Öyle ki 1947'de ankete katılan Amerikalıların yüzde 51'i Hitler'in hala hayatta olduğunu düşünüyordu. Arjantin'de Hitler'i gördüğünü iddia eden birçok kişinin olduğu söylendi. History Channel'ın Avcı Hitler dizisinin müfettişleri de daha önce gizli belgeler bulduklarını ve Hitler'in Almanya'dan kaçarak Güney Amerika'ya denizaltıyla gittiğini belirten tanıklarla görüştüklerini iddia etmişlerdi. Harp sonrasında Batılı Müttefik Kuvvetler Hitler’in intihar ettiğini kabul etmiş fakat bu sonucu destekleyen yeterli kanıt bulamamışlardı. 

Hitler'e ait olduğuna inanılan kafatası, 2009 yılında, Connecticut Üniversitesi'nde, History's'De MysteryQuest'in (Amerikan Paranormal televizyon programı) bir bölümünde kemik konusunda uzman bir arkeolog tarafından DNA testinden geçirilmiş ve örneklerin 40 yaşın altındaki bir kadına ait olduğu ortaya çıkmıştı. 

25 Eylül 1945’te Avusturya’daki US Counterintelligence Corp’un özel ajanı John V. Lapurke Hitler’in Arjantin’e gittiği konusunda güvenilir bir rapor verdi. O tarihte Steyr Auto Works, Steyr, Personel Direktörü Walter Glockel, 20 Eylül 1945’te Bezirk Steyr’de Mauser Arms Works Berlin eski direktörü Von Leon ile buluştuğunu ve Von Leon’un Berlin’deki bir arkadaşının kendisine Adolf Hitler’in şimdi, Arjantin’de La Falda isimli bir çiftlikte yaşadığını söylediğini rapor etti.”

“Hitler’e ev sahipliği yapan Bay Eichorn, eskiden Arjantin’de yerleşmiş bir Alman ailesinden geliyordu ve Nazi felsefesine başından beri destek vermişti, Hitler’in çok yakın arkadaşıydı. Von Leon’un anlattığına göre Hitler bir Alman denizaltısı ile Arjantin’e gelmiş ve yolda yüzü ameliyatla değiştirilmişti. Hatta Hitler’in sadece yüzünü değil soyadını değiştirerek tam adını “'Adolf Schrittelmayor” olarak kullandığı da iddialar arasında.

FBI Direktörü J. Edgar Hoover 13 Kasım 1945 tarihli Buones Aires Amerikan elçiliğine gönderdiği mektupta Hitler’in Arjantin’de olduğuna dair kuvvetli kanıt olduğunu ve Walter ve Ida Bonfert Eichorn’dan yardım gördüğünü belirterek ayrıntılı bilgi veriyordu. 

Son yıllarda CIA’nın içinden Cimelody-3 kod adlı bir ajan tarafından sızdırılan dokümanlarda Hitler'in gizli eski polis üyelerinden birinin "Hitler'in hayatta olduğunu" iddia ettiği bildirildi. Dökümanlara göre Philip Citroen adlı askerin, Kolombiya'da ayda bir kez Hitler ile temas kurduğu söyleniyor.

Hitler gizli yollarla Arjantin'e gidip yolda estetik mi oldu?

Bu dökümanlar aynı zamanda CIA'in Hitler'in öldüğüne inanmadığı ve sürekli izini takip ettiğini de göstermiş oluyor.

Bunun gibi bulgular sadece CIA’i değil insanları da Hitler’in yaşadığı ihtimaline inandırmaya itmişti. Hatta bu öyle yaygın bir inanış haline geldi ki günümüz TV dizileri, filmleri ve programlarında da yer aldı.

George Steiner'ın tartışmalı romanı The Portage to San Cristobal'da, savaşın sonunda Hitler hayatta kalır ve 30 yıl sonra Nazi avcıları tarafından bulunur ve Amazon ormanına kaçar. 

CGI anime filmi Lupin III: The First (2019)'de Interpol, fanatik Ahnenerbe takipçilerini saklanmaktan kurtarmak için Hitler'in yaşadığını ve Brezilya'da yaşadığını belirten sahte bir söylenti yayar.

2020 Amazon Prime TV dizisi Hunters'da, 1977 yılında Adolf Hitler ve Eva Braun'un Arjantin'de yaşadığı keşfedilir.

Bunlar gibi birçok mecrada Hitler’in ölmediği konu edildi. Bazı komplo teorisyenleri Hitler’in yaşlanmanın da daha az seviyede olduğu düşünülen Oyuk Dünya’ya taşındığına da inanmakta.

Bu biraz komik dursa da Hitler’in 1945 yılında vefat etmediğine dair CIA’nın da uzun bir süre üzerinde durduğu birçok elle tutulur materyal ortada. Oyuk Dünya ile yakından ilgilenen gizem avcısı Adolf Hitler öldü mü? Yoksa ölmedi mi? Bunu sanırım hiçbir zaman ispat edemeyeceğiz lakin Hitler’in bizler için her zaman gizemini koruyacağını düşünüyoruz. Şimdi, 1980 yılında yer yüzeyindeki insanlığı aydınlatmak için Agarta’dan gönderildiğini iddia eden Sharula adlı kadının söylediklerine bakalım.

Agarta’dan Gelen Kadın Sharula

Oyuk Dünya

1725 yılında bir yer altı şehri olan Telos’da doğduğunu söyleyen Sharula isimli kadın 1980’li yıllarda California’da ortaya çıkmıştır.

Telos, Sharula’nın söylediğine göre Agarta’da bulunan 5 büyük şehirden biridir. 

Sharula’nın tüm konuşması: 

Bizler Agarta insanları olarak her zaman iyilik ve sevgi ile yaşarız, kötülük barındırmayız. Hiçbir zaman kötülük düşünmeyiz. Kötüyü kendimize çekmeyiz. İnsanlarımız İç Dünya'da yaşar ve hiçbiri sizin dünyanızda yani yeryüzünde yaşamak istemez. Ve yeryüzüne asla çıkmazlar. 

Neden yer yüzünde yaşamak istemiyoruz? Neden yer altında yaşadığımızı soruyorsanız. Cevap şudur; Yüz binlerce yıl boyunca biz yeryüzünü taradık. Atlantis ve MU savaşı sonrası yeryüzünüz yaşanmaz bir hal aldı. Çünkü Atlantislilerin savaşta kullandıkları silahlar termonükleer silahlardı ve çok büyük etkileri oldu. Bu etkilerden en önemlisi de yer yüzünüzün yaşanmaz bir hale gelmesiydi. Yaşanan bu savaşta kullanılan silahlar Sahra ve Gobi gibi çöllerin oluşmasına neden oldu. Yaşadığınız zaman dilimi içerisinde görmüş olduğunuz çöller bu savaştan size miras kalan en küçük belirtilerden biridir. Savaş sırasında birçok insan yer altına kaçtı. Birçok bilgi ve yazılı kaynak bizlere getirildi. Bizden gelen tüm insanları sevgiyle karşıladık. Bizimle yaşamaya başladılar ve hiçbir zaman geri dönmeyi düşünmediler. Şimdi o zamanda yaşamış olanların torunları olarak bizlerde geri dönmeyi yeryüzüne çıkmayı hiç istemiyoruz. Bizim 5 büyük şehrimiz vardır. Bunlar; Posit, Samonse, Rama, Shingwa ve Telos’tur.

Oyuk Dünya'daki 5 Büyük Şehir

Posit sizin dünyanızda Brezilya Mato ovalarının altına denk gelmektedir. İleri uzak şehrimiz diyebileceğimiz bir yerdir ve oradaki nüfus 1.33 milyondur. Samonse şehrimiz ise ulgur kültürünün barınağı diyebilirim. MUluların bir kolu yaşanan savaştan kaçarak buraya sığındılar. Himalaya’nın altına denk gelen yerde bulunan 4 milyonluk nüfusa sahip bir şehirdir. Rana şehrimiz ise Hindistan’a çok yakındır ve 1 milyon nüfusa sahiptir. Shingwa şehrimiz ise Ulgurların kuzeye göç edenleri tarafından oluşturulmuş bir şehirdir. Moğolistan’ın sınırına yakın bir yerdedir. Nüfusu 4 milyondur. Telos şehri ise benim gelmiş olduğum şehirdir. Amerika Birleşik Devletleri, California’ya çok yakındır. Ruhsal ve telepatik olarak güçlü olan kişilerin yaşamını sürdürdüğü ve 1,5 milyon nüfusa sahip olan bir şehirdir. 

Yer altı dünyası

Bu noktadan sonra Sharula’ya şu sorular soruluyor; Nasıl oluyor da yer altında milyonlarca kişi yaşayabiliyor? İhtiyaçlarınızı nasıl karşılayabiliyorsunuz?

Cevap: Şehirlerimize giriş ve çıkışlar enerji kubbesi diyebileceğimiz bir izine tabidir. Şehirlerimiz 5 seviyeden oluşan yapılardan oluşmaktadır. 

Oyuk Dünya'daki Seviyeler

Birinci seviye yapılarda üst düzey ticaret eğitim ve yönetim merkezidir. Piramit şeklinde bir yapıdır. 50.000 kişiyi barındırabilecek bir kapasiteye sahiptir. Bu yapı hükümet binası, yargı sistemi, adliye gibi kurumları içerisinde barındırır. Bu isimler sizin bildiğiniz sizin anlayacağınız isimlerdir. Bizler bu kelimeleri kullanmamaktayız. Siz anlayın diye anlayacağınız şekilde sizlere anlatıyorum. Yabancı elçiler geldiğinde bu seviye binasında karşılanır ve konuk edilir. Ayrıca bir uzay çıkışı bulunmaktadır ve MU kraliyet soyundan gelenler bu seviyede yaşarlar. Gıda giyim paylaştırılması gibi kararlar bu seviyede bulunan kurumlar tarafından belirlenir. 

İkinci seviyede yapılarımız ise üretim merkezi olarak kullanılan yapılardır. Ayrıca yerleşim alanlarıdır. Küçük odalı yerleşim alanları her aileye tesis edilmiştir. Yaşam alanında ne gerekiyorsa bu seviyede mevcuttur.

Üçüncü seviye yapılarımız ise bahçeler, ormanlar, su ve yaşam için gerekli olan her şey bu seviyede elde edilir. Meyve sebze gibi tüm ihtiyaçlarımızı seviye üçteki bahçelerden karşılarız

Dördüncü seviyede ise doğa ve park alanları bulunur. Hava ihtiyacımızı bu park alanlarından karşılarız. 

Beşinci seviye ise bizim için çok doğal bir seviyedir ve yüzeyin yaklaşık 2 km altında yer alır. Size en yakın seviyemiz budur. Bu seviyede birçok hayvan bulunur. Burada bulunan hayvanlar hiçbir müdahale olmaksızın kendi doğal ortamlarında yaşar. Etoburlar da vardır, otoburlar da bulunmaktadır.

Oyuk Dünya'da Kullanılan Diller

Kullandığımız diller ise şu şekildedir. Her şehrin lehçeleri farklılık göstermektedir. Güneş dil olarak bildiğiniz bizim solaramaru dediğimiz dil yaygın olarak konuşulur.

Bilgi: Güneş Dil, Dünyadaki bütün dillerin köken olarak Türkçeden türediği tezini savunan bir dilbilim teorisidir. Bu teoriye göre Türkçe Dünya tarihindeki ilk diller arasında yer almaktadır. Teori özellikle Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklenmiş ve aynı zamanda geliştirilmiş bir dil teorisidir. Kendisi bu konuya çok önem vermiş ve hatta bu konuda kitap çıkarmıştır. 

Oyuk Dünya'daki Hükümet Yapısı

Sharula: Hükümet yapımız 12’ler konseyiyle birlikte Ra, Ranamu ve 6 erkek, 6 kadın tarafından sağlanır. Bu kişiler hükümetleri oluşturur ve her türlü problemin çözümünü sağlarlar. Ra ve Ranamu ilahi bağlılıkları yüzünden ilahi koruma alanı sağlarlar. Yani din işlerine bakarlar. Baş rahip Adama adında bir yükselmiş üstadımız da bulunmaktadır. Agarta’da yani bizde para yoktur. Tüm yaşayanların ihtiyaçları hükümet tarafından karşılanır. Ancak takas sistemi de mevcuttur. İsteyen istediği kişiyle istediği şeyi takas eder. 

Oyuk Dünya'daki Ulaşım

Ulaşım ise sizin asansör veya yürüyen merdiven dediğiniz olaylara benzer bir ulaşım sistemimiz bulunmaktadır. Ayrıca şehirler arası yolculuk yapmamızı sağlayan sizin metro dediğiniz gibi bir sistemimizde mevcuttur. Saatte 3 bin km hızla ilerlemektedir. Ayrıca uzaya açılan kapımız ve kapıdan geçenleri bekleyen uzay gemilerimiz de mevcuttur. 

Oyuk Dünya'da Teknoloji Sistemi

Bilgisayar ağ sistemlerimizi sizlere anlatacak olursam, sizin bildiğiniz tarzda bir teknolojimiz yoktur. Bu nedenle sizin bilgisayar ağlarınızdan çok daha farklı bir sistemimiz vardır. Bizim bilgi ağımız aminoasitlere dayalıdır ve sinir ağları üzerinden gerçekleşmektedir. Birinin bir şeye ihtiyacı olup olmadığını, vücudundaki eksiklikleri ya da isteklerini biz o kişiden gelen sinyallerin ana merkeze ulaşması ile anlarız. Hastalıklarını erkenden bilebiliriz. Sağlık amacı veya yaşayanların iyi olması amaçlı olarak bilgisayar sistemlerimizi kullanırız. Çok büyük bilgi gerektiren konularda akaşik kayıtlara ve akaşik kayıtlardan ulaştığımız bilgilerden bazı çözümlere ulaşırız.

Oyuk Dünya'da Doğum

Eğlence olayına bakacak olursak sanatın her türü bizde mevcuttur. Ayrıca teknolojimiz sayesinde geçmişte yaşanan olayları da izleyebilmekteyiz. Doğum olayı da sizdeki ile aynı şekilde bizde de yaşanmaktadır. Doğum bizde çok kutsal bir süreç olarak nitelendirilir. Hamile kadınlarımız hamileliği sürece güzel müzikler dinler ve hep güzel düşünceler içerisinde hayatlarını devam ettirir. Buradaki amaç güzel düşünceler ile bebeğe güzellikleri hissettirebilmektir. Doğum olayı bizde su altında yapılır ve doğumdan sonra bebek tapınağa götürülür. 

Oyuk Dünya'da Fiziksel Görünüm

Fiziksel görünümlerimiz ise birçok kültürden aramızda olduğundan dolayı çok karışıktır. Birçok boy oranına sahibiz. Telos’da yaşayan ırkların boyutu 1.60 ile 1.90 arasındayken Şambala’da yaşayanların boy ortalaması 3-3,5 metre arasındadır. Yaş olayı ise çok ama çok farklıdır. Sizin anlayacağınızın çok üstündedir. Çünkü iki değişik hayatımız vardır. Bu hayatlardan ilkini seçenler yüz yıla yakın yaşarken diğer hayatı seçenler binlerce yıl yaşarlar. Bu hayatlardan ilki fiziksel hayattır. Diğeri ise eterik hayattır. Yükseliş tapınaklarda verilen bir eğitimdir ve yükselmeyi yaşayanlar binlerce yıl yaşayanlardır. Yükselmek herkes için önemlidir. Ama herkes bunu başaramaz. 

Dünyada cesur birkaç kişi olarak sizlere bilgiler aktarmak için görevlendirildik ve görevimiz tamamlandığında geri dönüyoruz. Tüm şehirlerimiz yaşanabilir durumda. Kalbi iyiliğe sevgiye ve ruhsal gelişimini tamamlamış olanlara her zaman açıktır. Bugün olmasa bile ileride bu şehirlerde sizler yaşayacaksınız. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Şu anda bizler artık bu şehirlerde değiliz. Sadece görevli bıraktığımız kişiler şehirleri kontrol amaçlı buradalar. Bizler evrenin başka bir yerinde hayatlarımıza devam etmekte ve gelecekte aranızdan iyi olanların şehirlere katılımını beklemekteyiz. Bir gün yollarımız kesişecek ama bu kesişme için birçok şeyinizi geri de bırakacaksınız. Dünya insanları olarak yaşayacaklarınız yaşanmışlıklarınızın tekrarı olacak ve yine bize katılacaksınız. 

Sharula’nın son sözü bize bir uyarı şeklinde aslında. Yani bu kötü gidişatı durduramaz sevgiyle yaşayamazsak eskiden yaşananlar tekrardan yaşanacak ve yaşanmaz bir hal alabilecek olan yer yüzünden dünyanın altına veya başka bir gezegene göçmek zorunda kalacağız.

Sharula vermiş olduğu bilgilerden sonra birden ortadan kaybolmuş ve bir daha kendisinden haber alınamamıştır. 

Anlattıklarının doğru olduğuna dair hiçbir ispat yok ama almamız gereken mesaj çok açık. Eğer sevgi ile yaşamayı öğrenemezsek, yer yüzü bize küsecek. Sevgiyle kalın, hoşça kalın...

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et