Ah, Philippe! Gerçek hayattan bir Game of Thrones hikayesi okumaya hazır mısınız? Hayır, hayal ettiğiniz gibi ak gezenler yok maalesef :(. Hepimizin bildiği gibi eski dönemlerde gücü yönetmek ve elde tutmak için genellikle kardeşler arasında taht kavgaları olmaktaydı. Peki, kardeşiyle savaşmayan biri onu nasıl saf dışı bırakabilirdi? Kral Louis XIV. buna iyi bir örnek. Hadi başlayalım!
Philippe, Fransa kralı Louis XIII. ve Avusturyalı Kraliçe Anna'nın küçük oğluydu ve abisi Louis ile arasında sadece 2 yaş fark vardı. Kraliçe Anna, Philippe'e doğum yaptıktan tam iki sonra, kocası Kral Louis XIII. vefat etti. Bu durum Avusturyalı Anna'yı oldukça etkilemişti. Şimdi oğlu Louis XIV. tahta geçecekti. Peki ya kocasıyla kocasının kardeşi Gaston gibi kendi çocukları da çekişmeli bir taht rekabetine girerse? Buna bir çözüm yolu bulmuştu. Zaten bebekliği de çok güzel olan Philippe'i bir kız gibi yetiştirecekti!
Herkesin gözlerini alamadığı bebek Philippe için, Montpensier Düşesi onu ‘dünyanın en güzel çocuğu’ diye seviyordu ve Kraliçe Anna'nın yani annesinin de oğluna ‘benim küçük kızım’ dediği bilinmektedir. Çocukluğundan itibaren annesi tarafından frak ve peruk giydirilen Philippe, zaman içinde bir kadın gibi giyinmesiyle tanınmaya başlanmıştır.
Bunun yanı sıra kuzeni Anne Marie Louise ile maskeli balolara kadın kıyafetleriyle katılıyordu. Gene başka bir gün Palais Royal'de bir baloya ev sahipliği de yaparak kadın kıyafeti giyerek herkesin dikkatini çekmişti.
Zaman geçtikçe Güneş kralı olarak da bilinen XIV. Louis, kardeşinin tahta çıkmasını engellemek için ve aileye aykırı olması için erkek kardeşini bir kadın gibi giyinmeye teşvik etmeye devam etti. Philippe ise feminen tarafını gizlemeden yaşamaya başladı. Prensesler gibi giyinmeyi ve makyaj yapmayı çok seviyordu. Bu hareketleri ve aykırı giyinişi sayesinde kral tarafından da siyasi meselelerden uzak tutulmaktaydı.
Üstelik erkeklere ilgi duymaya da başlamıştı. Annesine göre bu iyi bir şeydi. Çünkü Philippe'in eşcinsel olması, taht için oluşabilecek sorunları da ortadan kaldırıyordu.
Philippe’nin bu davranışı ve ailesine aykırı bir kişiliğinin olması güç meraklısı olan Kardinal Mazarin’in ilgisini çekmeye başlamıştı. Kardinal Mazarin, taht meselesi söz konusu olduğunda tüm entrikaları yapmaya hazırdı ve yaptı da! Yeğeni Jules Mancini ve Philippe’in arasını yapacak kadar ileriye gitti.
1660 yılında Jules Mancini'den ayrılan Philippe, daha sonra Chevalier de Lorraine ile tanıştı ve hayatı boyunca sadece ona karşı bir duygusal bağ oluşturdu.
Gene o yıllarda amcası Gaston vefat etti ve Philippe Orleans Dükü ilan edildi. Fransız mahkemesi dükün artık bir evlilik gerçekleştirmesine karar vermişti ve bu kişi ilk kuzeni olan Prenses Henrietta olacaktı.
Philippe'in İlk Karısı: Prenses Henrietta
Hemcinsleriyle ilişki yaşamaya başlayan I.Philippe, çocuk sahibi olmak ve hanedan sorumluluğunu yerine getirmek istiyordu. Bundan dolayı o da bu evliliğe karşı çıkmadı ve Prenses Henrietta ile evlendi. Dedikodular da peş peşe gelmeye başladı tabii. Bu evlilikten Philippe ve Henrietta’nın üç tane kız çocuğu oldu. Birçok kişi, Henrietta'nın çocuklarının babasının Louis olduğunu söylemeye başladı. Bir diğer dedikodu ise kocasını aşıklarına karşı öfkelendirip cesaretlendirdiğiydi.
Henrietta, 30 Haziran 1670'de 26 yaşında şüpheli bir şekilde öldü. Bazı kaynaklara göre Philippe ile olan gergin ilişkilerinden dolayı Philippe onu zehirleyerek öldürmüştü ya da Fransızlara göre Chevalier de Lorraine ile Philippe, Henrietta'dan kurtulmak için birlikte zehirlemişlerdi.
Bu olaydan sonra XIV. Louis, Orleans soyunun devamı için kardeşinin yeniden evlenmesini istedi.
İkinci evliliğini Bavyeralı Elizabeth Charlotte ile yaptı. Alman Prensesi olan Elizabeth Charlotte, Philippe için "Onunla nasıl uyuyacağım, erkeksi ve çekici değil" diyerek bu evliliği başlarda istememişti. Buna rağmen yine de üç çocukları olan çiftin sadece bir kız ve bir erkek çocuğu hayatta kaldı. Elizabeth isteksiz de olsa kocasının başka erkeklerle olan ilişkilerini biliyordu ve onlara yaptığı cömert harcamalar onu çılgına çeviriyordu.
Sarayın Aykırı Çocuğu Philippe ve Askeri Zekası
Kadınsı ve aykırı davranışlarından dolayı tüm askeri ve siyasi olaylardan uzak tutulan Philippe, alışılmadık davranışlarına rağmen 1667'de Devrim Savaşı'nda ne kadar etkili ve yetenekli olduğunu herkese kanıtladı. Bu olaylardan sonra taht için tekrar tehlike haline gelmeye başladı. Abisi bu tehlikeye karşı kardeşini savaşlardan uzak tutarak üstesinden gelmeye karar verdi. Bu durum iki kardeşin arasını açtı ve çatışmaya başladılar.
Philippe abisiyle arasını düzeltmeye daha sonrasında her ne kadar karar verse de 9 Temmuz 1701'de geçirdiği bir felç nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Belki de abisi suikast uyguladı, kim bilir?
Aşığına gelince de, o zamana kadar cömertçe yaşayan Chevalier de Lorraine ise 1702'de fakir bir şekilde öldü.
