İlginç Bilgiler

Sıra Dışı Cinayetler | Korkunç Seri Katiller


Mart 23, 2023 / 841 Görüntüleme / 0 Yorum

Korku filmlerini sever misiniz? Slasher (katilli) filmlerle aranız iyi mi? Çoğumuzun dehşetle gözlerini kapatarak takip ettiği korku filmlerinin ilham aldığı gerçek hikayeleri biliyor musunuz?

Filmlerde izlediğimiz cinayetler aslında 90 dakikaya sığdırılan gerçeğin yansımalarıydı. Lakin uzun yıllar boyunca süren gerçek katliamlar daha korkutucuydu. Tarihte birçok korku filmine ilham kaynağı olan seri katiller bulunmaktadır. Bu serimizde acımasız seri katillerin hayat hikayelerine ve dehşet verici cinayetlerine değineceğiz. Kahveleriniz hazırsa başlıyoruz.

Bu bölümde yer alan seri katiller:

- Ed Gein

- John Wayne Gacy

- Jeffrey Dahmer

ED GEIN: Gerçek Hayattaki Deri Yüz (8 Ağustos 1906- 26 Temmuz 1984)

Ed Gein

Cinayet Sayısı: Resmi olarak 2 (ama Gein'in evinde ve arazisinde bulunan insan kalıntıları ve diğer korkunç materyaller daha fazla cinayet işlemiş olabileceği şüphesini doğurmuştur.)

Süre: 8 Yıl

Hedefi: Hedef kitlesi genel olarak kadınlar ve yaşlı erkekler olsa da Gein'in cinayetlerinin nedenini ve motivasyonunu anlamak zor olduğu için, gerçekten belirli bir hedef kitlesi olduğuna dair net bir kanıt yoktur.

ABD'nin Wisconsin eyaletinde yaşamış bir seri katil olan Ed Gein, seri katiller listemizin en ünlüleri arasında yer alıyor. Gein'in cinayetleri ve yasadışı faaliyetleri, onu ABD'nin en ünlü seri katillerinden biri haline getirmişti. Hatta acımasız cinayetleri korku filmlerine bile ilham oldu. Amerikan kültüründe bir efsaneye dönüşerek birçok film, roman ve TV dizisine ilham verdi. Aynı zamanda, seri katillerin psikolojisi ve davranışları üzerinde yapılan araştırmalara da örnek bir vaka oldu.

Herkesin bildiği slasher filmlerin arasında yer alan korku filmi Teksas Katliamı'ndaki Leather Face (Deri Yüz) lakaplı karakterin ilham kaynağı Ed Gein'in ta kendisiydi.

Alfred Hitchcock'un kült filmi Psycho'daki seri katil Norman Bates, Deranged (dengesiz) filminin kurgusal karakteri Ezra Cobb ve 1991 yapımı psikolojik gerilim türündeki film Kuzuların Sessizliği filmindeki kurgusal karakter Jame Gumb da Ed Gein'den ilham alınarak tasarlanan kurgusal karakterlerin arasında yer alıyor. Bu bağlamda Ed Gein'in birçok seri katilli filme ilham olduğu biliniyor.

İlk Yılları

Ed Gein 8 Ağustos 1906'da dünyaya geldi. İki erkek kardeşin en küçüğüydü. Abisi Henry George Gein 1902'de doğmuştu. Gein'in babası annesini sık sık döven bir alkolikti.

Gein annesini çok seviyordu ve kendini otoriter annesini mutlu etmeye adamıştı. Augusta çocuklarının tıpkı babaları gibi başarısız ve alkolik olacağına inanıyordu.   

Gein'in çok sevdiği annesi, Augusta, oğluna dini fanatizmi ve tüm kadınların günahkâr olduğu inancını aşılamıştı. Augusta'ya göre kendisi hariç tüm kadınlar fahişeydi.

Annesi ona sadık kalması için bakire kalması gerektiğini, çünkü seksin günah olduğunu ve ebedi lanetlenmeye yol açacağını söylerdi.

Ed Gein'in hayatıyla ilgili kitaplarda, psikologlar Ed Gein'in çocukluğundan beri erkekliğinden şüphe duyduğunu tespit ettiler. Çünkü annesi tarafından erkeklerin zayıf olduğuna inanması aşılanmıştı. Ed Gein de annesi gibi güçlü bir kadın olmayı düşünmeye başlamıştı.

Eğitim ve İş Hayatı

Gein, sekizinci sınıftan sonra okulu bıraktı. Abisi Henry ile çiftliğin etrafında tam zamanlı çalışmaya başladılar. Aynı zamanda baba meslekleri olan tamirciliği de sürdürüyorlardı.

Ed ayrıca bir yol yapım müteahhidi için çalışıyordu. İşverenleri onu tuhaf ama kibar ve güvenilir biri olarak tanımlıyordu.

1940 yılında, babaları George 66 yaşında kalp krizinden ölünce ardından Ed ve Henry tamirci işlerini arttırdı.

Henry'nin Gizemli Ölümü

Babalarının ölümünden dört yıl sonra, bir gün Ed ve Henry çiftliğe çalıları yakmaya gitti. Çalıları yakarken yangın bir anda kontrolden çıktı. O engamede Ed'in abisi Henry'nin kafasından yaralanmış cesedi bulundu. Ölüm bir kaza olarak kabul edildi ve otopsi yapılmadı. 

Annesinin Ölümü ve Seri Katile Dönüşümü

Augusta Gein'in sağlığı kötüye gidiyordu. Ed de kendini annesine bakmaya adadı. Aynı süre zarfında hevesle mezar hırsızlığı, kafa küçültme ve insan anatomisi üzerine kitaplar okuyordu.

29 Aralık 1945'te 67 yaşındaki Augusta Gein felç geçirerek ölünce Gein, yalnız yaşamaya başladı. Zamanının neredeyse hepsini annesinin evinde geçiriyordu. 

Sevgili annesinin ölümü, Ed Gein'in seri katile dönüşümünün başlangıcıydı. İlk eylemini annesinin bir zamanlar titizlikle derleyip topladığı evini bir ölüm müzesine çevirerek başlatmıştı.

Augusta'nın ölümünden 18 ay sonra kendini son derece yalnız hisseden Gein'in annesinin mezarına yaptığı ziyaretler giderek artmaya başlamıştı. Bu ziyaretlerin birinde annesinin cesedini çıkardı ve evine götürdü.

O zamanlar 39 yaşında olan Ed, yatak odasını ve oturma odalarını bir mezara çevirmişti ve annesini bir mezar taşıyla birlikte eve gömmüştü.

Daha sonra annesinin yaşındaki kadınların son ölüm ilanlarını araştırmaya başladı.  Yakın zamanda gömülmüş cesetleri soymak için mezarlıklara gidiyordu. 

1951'de Gein, 51 yaşındaki Eleanor Adams'ı gömüldüğü gün mezarından çıkarmış ve evine götürmüştü. Gün geçtikçe Gein'in evinden pis kokular çıkmaya başlamıştı. Bir komşu, Gein'in mülkünden gelen korkunç bir kokudan şikâyet etti, ancak bu durum araştırılmadı.


Vücut Parçalarının Keşfi

1954 yılında, Gein'in ilk cinayeti olan Mary Hogan adlı bir kadın, kendi barında öldürüldü. 

Mary, Ed'in annesine biraz benziyordu. Belki de bu yüzden ilgisini çekmiş olabilirdi. Gein polise bar kapanana kadar onunla içtiğini söyledi.

Etrafta kimse yokken panjurları çekmiş 32'lik Mauser tabancasını alnına dayamış ve onu vurmuştu. Cesedini Ford kamyonetine koymuş eve götürmüştü. 

Gein daha sonra 1957'de Bernice Worden adlı bir kadını öldürmek ve onun cesedini evinde saklamakla suçlandı.

Gein bulundu ve tutuklandı. İlk başta konuşmayı reddetti. Ama sonunda, kafalarının arkasından tek kurşunla Mary Hogan ve Bernice Worden'i öldürdüğünü itiraf etti.

Ed, cinayetler işlemeden önce mezarlıklara gidip cesetlerden parçalar alıyordu ve bu nedenle "mezar soyguncusu" olarak da biliniyordu.

Evinde insanların cildinden yapılmış eşyalar ve eşyaların yanı sıra insan iskeletleri ve kemikleri de bulunmuştu. 

Gein'in korkunç nesneleri arasında; insan yüz maskeleri ve kol kemiklerinden yapılmış çatal bıçak takımı, dişi meme uçlarından yapılmış bir kemer de vardı. 

İnsan yüz maskeleri ve kol kemiklerinden yapılmış çatal bıçak takımı
Meme uçlarından yapılmış bir kemer

Gein, araştırmacılara üç yerel mezarlığa 40 kez gece ziyareti yaptığını, kadın kostümü giyerek ay ışığında nasıl dans ettiğini ve yüz maskelerini korumak için Hint yağını nasıl kullandığını, korkunç gereçler yapmak için cesetleri eve nasıl götürdüğünü anlattı.

Ed Gein'in Davası

Ed Gein'in davası nihayet başladığında Plainfield sakinleri derin bir oh çekmişti.

Çünkü işlediği korkunç cinayetler ulusal manşetlere çıkmıştı. Bu nedenle insanlar adaletin tecelli ettiğini görmek için sabırsızlanıyordu.

Gein 2 kadını öldürdüğünü itiraf etmişti, ancak polis onun daha fazlasını öldürdüğünden şüpheleniyordu.

22 Kasım'da akıl sağlığı değerlendirilene kadar cinayetle suçlanmayacak olmasına rağmen bir yargıç huzuruna çıktı. Bir psikolog ve bir psikiyatrist, Gein ile röportaj yaptı ve onu "cinsel psikopat" ve şizofren olarak değerlendirdi.

Dr EF Schubert, Ed'in "annesine anormal derecede büyütülmüş bir bağlılığı" olduğunu tespit ettiklerini söyledi.

Gein'in çiftliğindeki mezarlıkta aramalar devam etti. Gömülü erkek kemikleri ve altın bir diş ile genç kızların cinsel organlarını buldular. 

Ocak 1958'de Gein yasal olarak deli bulunmuş ve 100 km uzaklıktaki hastaneye yatırılmıştı. Yani yargılandığı sırada yargılanmaya uygun olmadığı ilan edilmiş, bir akıl hastanesine gönderilmişti.

Ed Gein sonraki 10 yılını akıl hastanesinde geçirdi. Sağlık personeli, onun iyi huylu olduğunu, ancak dolunay civarında hayal görmeye başladığını bildirdi.

1968'de Bernice Worden'ı öldürmekten yargılanmaya uygun bulundu, ancak yargılamada suçlu bulunmasına rağmen akıl hastalığı nedeniyle yine suçsuz ilan edildi. Gein'in işlediği cinayetler o kadar vahşiceydi ki, duruşmada ifade verdikten bir ay sonra, Şerif Schley henüz 43 yaşında kalp krizinden ölmüştü. Şerifin ailesi, Gein'in işlediği cinayetlerin dehşetinin onu travmatize ettiğini söyledi.

Gein'in Ölümü

Gein 1978'de 72 yaşındayken Wisconsin'in başkenti Madison'daki Mendota Akıl Enstitüsü’ne taşındı. Geri kalan hayatını mental bir sağlık merkezinde geçiren Gein, akciğer kanseri ve beraberinde gelişen kalp yetmezliği nedeniyle 78 yaşında Mendota'nın geriatri koğuşunda 1984 yılında öldü.

Ertesi gün sabah 3'te, 27 Temmuz 1984'te Gein, erkek kardeşi ve annesinin kalıntıları arasında Plainfield Mezarlığı'nda bir tabutta toprağa verildi.

Mezar taşı insanlar tarafından yıllar boyunca sık sık tahrip edildi, parçalara ayrıldı. 2000 yılında mezar taşı çalındı. 

Kötü şöhretine rağmen bazıları onu psikopat bir katil olarak görürken bazı psikopatlar ise hala onu yanlış anlaşılan bir sanatçı olarak görmeye devam ediyor. Sonuç olarak Gein'in hikayesi birçok korku filmine ilham verdi. Gelecek yıllar boyunca da ürkütücü filmlere ilham vermeye devam edeceği ve hafızalardan asla silinmeyeceği aşikâr.

John Wayne Gacy: Seri Katil Palyaço (17 Mart 1942- 10 Mayıs 1994)

John Wayne Gacy

Cinayet Sayısı: En az 33

Süre: 6 Yıl

Hedefi: Genç erkekler

En az 33 insanı vahşice katleden, palyaço kostümü ile genç erkek ve çocukları hedef alan seri katil John Wayne Gacy'nin en önemli özelliği cinayetlerini ustaca ve büyük bir gizlilikle işlemesiydi.

John Wayne Gacy, işlettiği restoranda maddi sıkıntı çeken gençlere iş imkânı sağlarken, aynı zamanda hastanede tedavi gören çocukları sevindirmek için palyaço kostümü giyerek gösteriler düzenliyordu. 

John Wayne Gacy palyaço kostümüyle 

Dışarıdan bakıldığında, son derece cömert, dürüst ve yardımsever bir Amerikan vatandaşı olarak görünüyordu ve kimse onun bu imajına itiraz da etmiyordu. Ancak gerçek, bu "iyi" imajının altında korkunç ve acımasız bir katilin saklandığıydı. İşte karşınızda “Katil Palyaço” olarak anılan John Wayne Gacy'nin hikayesi...

John Wayne Gacy Jr., 17 Mart 1942'de Chicago, Illinois'de doğdu. John Stanley Gacy ve Marion Elaine Robinson'un üç çocuğundan ikincisiydi. Polonya ve Danimarka kökenliydi. İki kız kardeşi ve annesiyle yakın ilişkileri vardı, ancak karısına ve çocuklarına fiziksel olarak küfreden alkolik olan babasıyla da tam tersi gergin bir ilişkisi mevcuttu. 

Gacy'nin çocukluğu, alkollü babasının hem sözlü hem de fiziksel tacizlerine maruz kalarak şiddet dolu geçti. Ayrıca sık sık da hastalanıyordu. Düzenli bir şekilde okula devam etmesine engel olan rahatsızlıkları da vardı. Bu nedenle Gacy, çocukluğunun büyük bir kısmını hastane ziyaretleri ve evinde yaşadığı sonsuz sıkıntılar arasında geçirmek zorunda kaldı...

Gacy, 18 yaşında siyasete girdi ve mahallesindeki bir Demokrat Parti adayı için bölge kaptan yardımcısı olarak çalıştı. Daha sonra siyasete karışma nedeni olarak aslında babasından asla almadığı kabul görme duygusunu yaşamak olduğunu söyledi.

Gacy, Las Vegas'ta morg görevlisi olarak çalışmaya başlamadan önce ambulans şoförü olarak çalışıyordu. O zamanlar 20 yaşındaydı. Bu pozisyonda, mortisyenlerin cesetleri mumyaladığını gözlemledi ve daha sonra, yalnızken bir akşam, ölen genç bir erkeğin tabutuna sarıldığını itiraf etti. Tabuttayken, Gacy çocuğun cesedini kucakladı ve okşadı.

Daha sonra 1964 yılının mart ayında, bir iş arkadaşı olan Marlynn Myers ile nişanlandı.

Altı ay sonra, Gacy ve Myers Eylül ayında evlendi. John ve Marlynn çiftinin 1966-1967 yılları arasında bir erkek bir de kız olmak üzere iki çocukları oldu.

Suçları

John Wayne Gacy mağdurları

Gacy, bilinen ilk cinsel saldırısını Ağustos 1967'de genç bir çocuğa yaptı. Genç, Donald Voorhees adında 15 yaşında bir çocuktu. Gacy, Voorhees'i pornografik filmler gösterme vaadiyle evine çekti. Voorhees'i alkolle sarhoş etti ve genci kendisine oral seks yapmaya ikna etti.

Sonraki aylarda, Gacy'nin gençlere oral seks yapmaları için şantaj yapmadan önce karısıyla yatmaya teşvik ettiği biri de dahil olmak üzere birçok genç cinsel istismara uğradı. 

Daha sonra Gacy, birkaç genci, gençlerin her birine (50 dolara kadar para ödemeli) "bilimsel araştırma" adı altında çıkarları doğrultusunda eşcinsel deneyler yapmakla görevlendirdi.

Mart 1968'de Donald Voorhees, babasına Gacy'nin kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu itiraf etti. Baba Voorhees Sr. derhal polise haber verdi ve Gacy tutuklandı. 

Gacy daha sonra Edward Lynch adlı 16 yaşındaki bir çocuğa daha saldırı girişimi ile ilgili olarak oral sodomi ile suçlandı. (Sodomi, genellikle insanlar arasındaki anal veya oral seks ya da bir insan ile bir hayvan (zoofili) arasındaki seks aktivitesidir, aynı zamanda herhangi bir üreme amacı taşımayan cinsel aktivite anlamına da gelmektedir.)

Yalan Makinesi Yanılmadı!

Gacy suçlamaları şiddetle reddetti ve yalan makinesi testi yaptırmayı talep etti, ancak sonuçlar Gacy'nin Voorhees veya Lynch ile ilgili herhangi bir yanlışlığı reddettiğinde yalan söylediğini gösterdi. Avukatlarının şartlı tahliye tavsiyelerine ve Gacy'nin savunmalarına rağmen, Gacy 3 Aralık 1968'de sodomi suçundan mahkûm edildi ve Anamosa Devlet Cezaevi'nde 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gacy'nin karısı onu boşadı ve çocuklarını bir daha hiç göstermedi.

Gacy, 10 yıllık cezasının sadece 18 ayını çektikten sonra, 18 Haziran 1970'te 12 aylık denetimli serbestlikle “Örnek bir mahkûm” olduğu için şartlı olarak tahliye edildi.

Hapishanede kaldığı süre boyunca hapishane koşullarının iyileştirilmesi için çok çaba sergilemiş, diğer bütün mahkûmlarla iyi ilişkiler kurmuştu. Yani hapishanede de kendisini bambaşka bir insan olarak tanıtmayı başarmıştı gizlilik ustası Gacy.

Denetimli serbestlik koşullarından ikisi, Gacy'nin annesiyle yaşamak için Chicago'ya taşınması ve akşam 10'dan sonra sokağa çıkma yasağını sürdürmesiydi.

Hapishaneden çıktıktan kısa süre sonra bir kez daha cinsel saldırı ile suçlandı. Bunun üzerine yıllardır yaşadığı bölgeyi terk etmeye karar vermişti. Bir genç erkeğe tecavüz etmeye çalıştığı iddiasıyla suçlanan Gacy, mağdurun mahkemeye gelmemesi nedeniyle ceza almadı. Bu olayın ardından Gacy, yıllardır yaşadığı Chicago'daki evinden ayrılarak başka bir bölgeye taşındı.

Palyaço Sevgisi

Palyaço Pogo

Gacy kısa süre sonra, yeni taşındığı bölgede yardım etkinliklerine katılarak hastanede tedavi gören çocukları palyaço kılığıyla ziyaret ederek neşelendirmeye çalışıyordu. Palyaço kılığına girerek, hastanede yatan çocukları gönüllü olarak eğlendirmenin yanı sıra bağış toplama etkinliklerinde ve geçit törenlerinde düzenli olarak performans göstereceği bir "Jolly Joker" palyaço kulübünü keşfetti. 1975'in sonlarına doğru Gacy, Jolly Jokerler'e katıldı ve kendi performans karakteri "Palyaço Pogo"yu geliştirdi. 

Gacy, hapishanede geçirdiği yıllarda “palyaçolar” hakkında pek çok araştırma yapmıştı. Hücresinin duvarlarına palyaço resimleri çiziyor, televizyon ekranlarında gördüğü palyaçoları taklit ediyordu. Bu sayede kendi kostümlerini tasarladı ve palyaço makyajını nasıl uygulayacağını da kendi kendine öğrendi.

Gacy aynı zamanda Demokrat Parti'nin düzenlediği etkinliklerde de yer alarak hayır işleri organize ediyordu. Bu sayede, yeni mahallesinde sevilen ve güvenilen bir kişi haline geldi. Popülerliğini siyasi bir kariyer yapmak için de kullanmaya karar veren Gacy, yeni bölgesinde Demokrat Parti'nin temsilcisi olarak seçilmeyi başardı.

2 Ocak 1972'de Gacy, Chicago'nun Greyhound otobüs terminalinden aldığı 15 yaşındaki Timothy Jack McCoy'u geceyi geçirebileceğinin ve sabah otobüsünü yakalamak için zamanında istasyona geri götürülebileceğinin sözünü vererek ikna etti.

Gacy daha sonra ertesi sabah uyandığında McCoy'u yatak odasının kapısında elinde bir mutfak bıçağı ile dururken bulduğunu söyledi. McCoy teslim olmaya gittikten sonra Gacy, McCoy'un bileğindeki bıçağı büktü, başını yatak odasının duvarına çarptı ve genci yakalayarak yerde güreşti. Daha sonra vücuduyla sarılırken göğsünden defalarca bıçakladı. Gacy daha sonra McCoy'u tarama alanına gömdü ve gencin mezarını bir beton tabakasıyla doldurdu.

1978 yılında, Robert Piest adlı bir çocuğun kaybolması sonucu John’un gerçek yüzü açığa çıkmıştı. Piest'in birlikte son görüldüğü kişi Gacy olduğu için polisler Gacy'nin üzerine yoğunlaştılar. Yapılan araştırmalar sonucunda, Gacy'nin evinde şok edici bir manzara ile karşılaşıldı.

Ev, toplu bir mezar gibiydi ve aramalar sonucu 29 erkeğin cansız bedeni bulundu. Sorgusunda, ilk cinayetini 1974 yılında işlediğini ve kurbanlarının cesetlerini evinin bahçesine ve bodrum katına gömdüğünü itiraf etti. Toplamda en az 33 genç erkeği öldüren Gacy, kurbanlarına işkence etmekten de zevk alıyordu. Uyuşturucu verip tecavüz ettiği kurbanlarını öldürdükten sonra evinin bahçesine veya bodrum katına gömüyordu. Ancak bulunanların haricinde 4 cesedi bölgedeki bir nehre attığını itiraf etti.

Gacy'nin Ölümü

Gacy, işlediği cinayetlerden pişmanlık duymadığını ifade etti ve idama giderken bile pişkindi. 14 yıl hapishanede kaldıktan sonra 1994 yılında zehirli iğne ile idam edildi. Hasta çocukları neşelendirmek için palyaço kılığına girerek hastaneleri ziyaret eden iyi bir vatandaş imajının altında gerçekleştirdiği dehşet verici suçlar yüzünden Gacy, tarihe "Katil Palyaço" olarak geçti.

Tutuklandıktan sonra yapılan bir röportajda yaptığı açıklama tarihe geçmişti. Gacy, McCoy'u öldürdükten hemen sonra "tamamen tükenmiş" hissettiğini ama buna rağmen genci öldürürken orgazm yaşadığını belirtti ve şu sözleri söyledi: "İşte o zaman ölümün nihai heyecan olduğunu anladım."

John Wayne Gacy, sinema tarihinde birçok filme ilham kaynağı oldu. En bilinenleri arasında "The Killer Clown" (1981), "To Catch a Killer" (1992) ve "Gacy" (2003) yer almaktadır. 

"The Killer Clown" belgeseli, Gacy'nin hayatını ve suçlarını anlatan ilk yapımlardan bir oldu. 

"To Catch a Killer" mini dizisi, Gacy'nin yakalanması için yürütülen polis soruşturmasını ele alırken "Gacy" filmi, Gacy'nin hayatını ve suçlarını dramatik bir şekilde anlatmaktadır. 

Ayrıca, John Wayne Gacy'nin korkunç suç öyküsü, Stephen King'in "O" (IT) romanındaki Pennywise karakterinin oluşturulmasında ilham kaynağı olduğu iddialarıyla sık sık anılmaya devam ediyor.

King, konu ile ilgili bir röportajında Gacy hakkında bilgi sahibi olduğunu ve suçlarının korkunçluğunu bildiğini belirtmiştir. Ancak, Pennywise karakterini oluşturmadan önce Gacy hakkında herhangi bir şey yazmadığını ve karakterin tasarımında birçok farklı etkenin rol oynadığını söylemiştir.

Jeffrey Dahmer - "Milwaukee Canavarı'' (21 Mayıs 1960 – 28 Kasım 1994)

Jeffrey Dahmer

Cinayet Sayısı: En az 17 kişi

Süre: 13 Yıl

Hedefi: Çoğunlukla Eşcinsel Erkekler

"Milwaukee Canavarı ya da yamyamı" olarak da bilinen Jeffrey Dahmer, Amerikan tarihindeki en ünlü seri katillerden biri olmuştur. Jeffrey aynı zamanda necrophiliac (ölü bedenlere ilgi duyan kişi) idi. Dahmer, 21 insanı öldürmek, vahşice cinayetler işlemek, cesetlerini parçalamak, bazılarına tecavüz etmek ve diğer istenmeyen davranışlarda bulunmakla suçlandı.

Suçları o kadar dehşet vericiydi ki, kötülük ve şiddetle eş anlamlı hale gelmişti. Dahmer'ın insanlara verdiği acı ve acımasızlık, toplumda büyük bir infiale neden oldu. Onun davası, günümüzde hala adalet sistemi ve insan davranışı üzerine yapılan araştırmaların merkezinde yer almaya devam ediyor.

Yaşamı

Jeffrey Lionel Dahmer, 21 Mayıs 1960'ta Milwaukee, Wisconsin'de Lionel ve Joyce Dahmer'ın oğlu olarak doğdu.

Başlangıçta tipik bir çocuk olarak kabul edilen Dahmer, yürümeye başladıktan sonra mutlu bir çocuk olarak görünmeye başlamıştı. Ancak 6 yaşındayken fıtık ameliyatı geçirdikten sonra, kişiliği yavaş yavaş yalnız ve içe dönük bir çocuk haline gelmeye başladı. 10 ila 15 yaşları arasında, sosyal etkileşimlere veya hobilerine çok az ilgi gösteriyordu.

Baba Lionel, eşi Joyce'un Eylül 1977'de kısa bir ilişki yaşadığını öğrendi ve ikisi de boşanmaya karar verdiler; fakat oğullarına bunu hissettirmeden boşanmalarını dostane bir şekilde yapmak istediklerini söylediler.

Ölü Hayvan Merakı

Dahmer, 1960'larda ve 1970'lerin başında çocukluğunu ve ergenlik dönemini geçirdi. Ailesinin boşanması, babasının evi terk etmesi ve okulda zorbalığa maruz kalması, onun ruhsal sağlığına olumsuz etkiler yapmıştı. Ergenlik döneminde, hayvanları öldürmeye ve onların cesetleriyle oynamaya başladı. 

Ölü hayvanlara olan ilgisi gün geçtikçe artmaya devam ediyordu. Bir aile yemeği sırasında, Dahmer babasına tavuk kemiklerinin nasıl ağartılacağını sormuştu. Babası, oğlunun merakının bilimsel bir merak olduğunu düşündüğü için bu tür soruları yanlış anlamıyordu ve sorusuna cevap olarak hayvan kemiklerinin nasıl korunacağını gösteriyordu. 

Dahmer, öğrendiği bu teknikleri kemik koleksiyonuna dahil etti ve ölü hayvanları toplamaya, parçalamaya başladı. Bu koleksiyonuna kafatasları da dahildi ve ara sıra kulübesinin yanına yerleştirerek dekoratif amaçlarla da kullanıyordu. Maalesef, bu ilgi daha sonra öldürme eğilimleriyle birleşti ve Dahmer'ın karanlık suç serüveninin başlangıcını oluşturdu.

Suçların Başlaması

Jeffrey Dahmer, 1978 yazında ilk cinayetini işledi. Bu cinayet, mezuniyetinden sadece 3 hafta sonra gerçekleşmişti. Steven Hicks adında 18 yaşında bir erkeği otostop yaparken görmüştü.

Hicks'i evine getiren Dahmer onunla birkaç saat içki içip müzik dinlemişti. Hicks, ayrılmak istediğini söylediğinde, Dahmer bunu istemediği için öfkelendi. 

Dahmer, Hicks'i 10 kilogramlık bir dambıl ile öldürdü. Hicks'i sandalyede otururken dambılın çubuğuyla arkadan iki kez vurduğunu belirtmişti. Hicks bilincini kaybettiğinde, Dahmer genci dambılın çubuğuyla boğarak katletmişti. Daha sonra cesedin üzerinde durup mastürbasyon yapmadan önce kıyafetlerini vücudundan çıkardı. 

Dahmer, Hicks'in cesedini bodrum katında parçalara ayırdı ve daha sonra kalıntılarını arka bahçedeki bir sığ mezara gömdü. 

Ocak 1979'da Dahmer babasının ısrarıyla Birleşik Devletler Ordusu'na katıldı. İkinci yılının sonunda, alkol bağımlılığı nedeniyle askerlik hizmeti için uygun görülmedi ve ordudan terhis edildi.

Bundan sonra, babası ve üvey annesiyle birlikte yaşadı, ancak babası onu alkolü bırakmaya ve bir iş bulmaya ikna etmek için çaba harcadıktan sonra, Dahmer büyükannesinin yanına, West Allis, Wisconsin'e taşındı. Büyükannesi, onun tek sevgi gösterdiği aile üyesiydi ve babası, büyükannesinin etkisinin yanı sıra yeni bir ortamın da onu içmeyi bırakmaya ve iş bulmaya yönlendirebileceğini düşünüyordu.

Ancak, Dahmer'in büyükannesi kısa sürede evinde rahatsız edici şeyler bulmaya başladı. Yatağının altında 357 Magnum ve dolabında bir erkek manken gibi garip eşyalar bulmuştu. Dahmer hala ölü hayvanlara olan hayranlığına devam ediyordu ve bodrumda ölü sincapları parçalara ayırıp kimyasallarla çözmeye devam ediyordu. Bu tuhaf davranışları büyükannesinin onu evinden ayrılması için zorlamasına neden oldu.

Dahmer, Hicks'ten sonra 9 yıl boyunca öldürmeden uzak durdu. Ancak Eylül 1987'de Steven Tuomi'yi bir bardan alıp katletmişti.

Dahmer, suçu işlediğine dair hiçbir hatırası olmadığını belirtti. Tuomi'nin ardından, 1988'de iki cinayet ve 1989'da bir cinayet daha işledi. Genellikle kurbanlarını sık sık ziyaret ettiği eşcinsel barlardan alır ve öldürmeden önce onlarla cinsel ilişkiye girerdi. 

Bir gece, sokaklarda uyuşturucunun etkisinde olan 14 yaşındaki Konerak Sinthasomphone bulundu. Çocuğu bulan kadınlar, 911'i aradı ve daha sonra Dahmer gelip, kurbanının sarhoş olduğunu ve 19 yaşında bir erkek arkadaşı olduğunu söyleyerek herkesi kandırmayı başardı.

Polis, Sinthasomphone'u Dahmer ile birlikte bıraktı. Ancak Dahmer, onu evine götürdü ve Sinthasomphone'un beynine muriatik asit enjekte etti. Bu ölümcül olmuştu. Daha sonra Dahmer, kurbanının başını dondurucuda sakladı ve vücudunu parçaladı. 

19 gecelik yaz mevsiminde, Dahmer her hafta yaklaşık bir kişiyi öldürmeye başlamıştı. Dahmer, genç, itaatkâr cinsel partnerlere sahip olmak için kurbanlarını "zombilere" dönüştürebileceği fikrine sahipti. Bunun için kafataslarına delikler açar ve beyinlerine hidroklorik asit veya kaynar su enjekte ederdi. Bu şekilde birçok kişiyi öldürmüştü.

Yakalanması

Tracy Edwards'ı evine çekmeye çalıştığı gün tutuklanan Jeffrey Dahmer, dairede Edwards ile arasında bir mücadele yaşandıktan sonra, Edwards'ın kaçarak polise haber vermesiyle nihayet tutuklanmıştı. 

Edwards, polisleri Dahmer'in bıçağı konusunda uyardı ve evde yapılan aramalarda ölü bedenlerin ve parçalanmış uzuvların resimleri bulundu. 

Dahmer'in evinde yapılan daha kapsamlı araştırmalar sonucunda, buzdolabında kesik bir kafa, apartmanda 3 kesik kafa ve birden fazla kurbanın fotoğrafları bulundu. 

Jeffrey Dahmer'in Ohio'daki evi

Ayrıca evde, cesetlerle cinsel ilişki veya cesetlere karşı çekim olan nekrofili ve yamyamlık uygulamalarının yapıldığı düşünülen materyaller bulundu. Dahmer'in dolabında insan kafatasları da bulundu.

Mahkeme tarafından 17 cinayetle suçlanan Dahmer, 15 cinayetten resmi olarak suçlu bulundu. İlk 2 cinayetten ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Dahmer, diğer 13 cinayetten ömür boyu hapis cezası ve 70 yıl hapis cezası aldı. 

Ölüm cezası seçeneği, yargıç Gram tarafından dikkate alınmadı.

Cezasının ardından, Jeffrey Dahmer eylemleri için pişmanlığını dile getirerek kendi ölümünü istedi. 

28 Kasım'da, 1994'te, hapsedildiği Columbia Islah Enstitüsü'nde bir mahkûm tarafından dövülerek öldürüldü. Dahmer'in vasiyetnamesinde hiçbir cenaze töreninin yapılmamasını ve yakılmasını istediği belirtilmişti. 5 Eylül 1995'te, Dahmer'in cesedi yakıldı ve külleri ebeveynleri arasında bölündü.

Tarihin en ünlü seri katillerinden biri olan Jeffrey Dahmer'ın hayatı ve işlediği suçlar da diğer seri katillerde olduğu gibi, birçok korku filmine ilham kaynağı olmuştu. Örneğin, 2002 yapımı "Dahmer" filminde Jeremy Renner, Dahmer'ın rolünü üstlenmiştir. 2017 yapımı "My Friend Dahmer" ise Dahmer'ın ergenlik dönemlerine odaklanmaktadır.

Ayrıca, "American Horror Story: Hotel" dizisi de Dahmer'ın karakterinden esinlenerek "Jeffrey Dahmer Otel" olarak anılan bir bölüme sahiptir. "The Following" dizisi de Dahmer gibi seri katilleri konu alan bir yapım olarak bilinmektedir. 

Dahmer'ın hayatı aynı zamanda birçok belgesel filmin konusu da olmuştur. Netflix'te de 'Bir Katilin İfadeleri: Jeffrey Dahmer'' adlı bir belgesel dizisi bulunmaktadır. Bu belgesel, Dahmer'ın hayatını, suçlarını ve tutuklanmasını anlatmaktadır. Ayrıca, Dahmer'ın kurbanları ve hayatta kalan bazı tanıkların ifadeleri de yer almaktadır.

Belgesel, 2022 yılında yayınlanmıştır ve 3 bölümden oluşmaktadır. Bu belgesel, Dahmer'ın işlediği suçların ayrıntılarına yer verdiği için, hassas izleyiciler için uygun olmayabilir.

Ayrıca yine Netflix'te Dahmer hakkında ''Canavar: Jeffrey Dahmer'in Hikayesi'' adlı 10 bölümlük bir dizi de bulunmakta. 

Dahmer'ın işlediği cinayetlerin yankıları günümüzde bile hâlâ sürmekte. Peki ya sizi en çok hangi katilin hayatı ve cinayetleri etkiledi? Sizce en acımasızı hangisiydi? Yeni serimizin ilk bölümünde dış görünüşü ve davranışları ile niyetlerini ustalıkla gizleyen seri katilleri işledik. Belki de etrafımızda gerçek niyetlerini ustalıkla gizleyen onlarca psikopat vardır. Unutmayın onlar da ilk cinayetlerinde yakalanmamıştı. Siz siz olun yine de dikkati elden bırakmayın ve gardınızı kolayca indirmeyin. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et