Okuyanlar Anlatıyor

Yetersiz Akademik İngilizceyle Akademik Sunum Yapmanın 3 Sırrı


Marie Jaroussky / Haziran 28, 2021 / 789 Görüntüleme / 0 Yorum

Eveeet, King’s’de ilk ders günüme gidelim hadi hep birlikte. St. Thomas’ Hospital, 10. Kat, Women’s Health Department. Sudan çıkmış minik bir balık, o bendim. Konuşulan kelimeler bana çok tanıdık gelse de bir türlü beynimde birleşip cümle halini almıyorlardı. İlk dersim stres ve infertiliteydi (çocuk sahibi olamama sorunsalı, yani en azından kimilerine göre sorunsal). Cool British bir amca aşırı cool kelimelerle anlatıyordu dersi. Eminim hepsinin bilmediğim güzel anlamları vardı. En çok kullandığı 2 kelime: “stress” ve “reproduction” idi. Henüz derslerde önümde Tureng’in açık olması gerektiğinin bilincinde değildim. Reproduction ne demek tam bilmiyordum. Zihnim onu “protection” olarak algılamıştı ve her duyduğumda doğum kontrol yollarını düşünüyordum ama bir terslik vardı, konu bir türlü oturmuyordu. 1 saatlik ders böyle akıp geçti. Dersin sonununda reproductionın doğum kontrolün tam zıttı, üreme olduğunu öğrendim, ilk göz yaşım böylece pıt.. :) İlk saat böyle geçince dedim ki Beyzoş, nasıl bir şeyin içine attın kendini? Günlük konuşmayla alakası olmayan bir dildi akademik dil. Şanslıydım, medikal bir bölümdü ve tıp terimleri latince olduğu için bir yerden yakalıyordum ama yeterli değildi. O an hiçbir zaman derslere adapte olamayacakmışım gibi geldi. 

Birkaç saat sonra o dersi geçmek için yapmamız gereken şeyler anlatıldı. 1 tane critical essay yazmam gerekiyordu (bunun hikayesi bir sonraki yazımda), bir sunum yapacaktım ve dönem sonunda da sınav olacaktı. Bilin bakalım 3 hafta sonraki 2. sunum kimindi? 6 kişilik sınıfta 3 adet native speaker dururken benim! Zaten hiçbir şey anlamıyordum, bir makaleyi 15 dakika boyunca nasıl İngilizce anlatabilirdim ki?

Öğlen arasında biraz kafamı dağıtmak için en alt kata indim, bir yerden çok güzel bir piyano sesi geliyordu. St. Thomas’ Hospital çok eski bir hastane, içinde minnacık bir müzesi bile var, müzenin yanında da eski bir piyano. İki doktor öğlen arasında piyano çalıyorlardı. Gerçekten ihtiyacım olan şeydi o an. Biraz sakinleşebilmiştim sayelerinde. 

Günün ikinci yarısı çok daha umut vaad ediciydi. Öğleden sonraki ilk ders kök hücreleriydi. Dersi Rus bir akademisyen anlatıyordu. İnanılmaz güzel geçti; hocanın söylediği her şeyi anladım, hem de overdose bir Rus aksanına rağmen. Sonra şunu fark ettim, kompleks kelimeler kullanmadan da istediğini anlatabilirsin, adam neredeyse 200 kelimeyle harikalar yaratmıştı. Tutunduğum tek dal buydu inanın. İçimden sürekli demek ki ben de sunumu halledebilirim diyordum. 

İlerleyen günlerde sunumum için anne sütündeki kök hücreler üzerine bir makale seçtim. Çalışmanın her detayına neredeyse yazarlar kadar hakimdim. Sunumdan 2 gün önce tüm konuşmamı kağıda döktüm ve paragraflara aşina olmaya çalıştım. Her tekrarım birbirinden farklı oluyordu ama anlamı koruyabiliyordum, güzel gelişmeler. Sunum anı geldi. Gergin geçen 1. dakikadan itibaren her şey yoluna girmişti. Akıcı anlatıyordum ve ara sıra konuşanın ben olduğuma inanamıyordum. Sunumdan sonra 5 dakika hocaları sorularını yanıtlamam gerekiyordu. Biri Çinliydi diğeri ise İskoç. Çinli olanın aksanı anlaşılabilirdi, uzun yıllardır orada olduğu belliydi ama İskoç olan beni öldürdü. Aksanına zaten hiç aşina değildim, bu da yetmezmiş gibi sağolsun bir de içine içine konuşuyordu. Sorusunu abartısız 4 kere tekrarlattım, hoca çok tatlı olmasına rağmen çok gergin bir andı benim için. Neyse sınıftan biri İngilizce alt yazı geçti de soruyu anladım. Cevaplayıp İngilizcem için özür diledim. Çinli olan gülümsedi ve dedi ki; biz olmayan Türkçemiz için özür dileriz, senin İngilizcen gayet iyi. :) O an eriyip yiaaa gibi bir tepki verdiğimi hatırlıyorum. Yerim onu. Yerim ki. 

Sonuç: 

1.Kendi kelimelerinizle de akademik bir sunum yapabilirsiniz, kendinize güvenin. 

2.Anlatacağınız konuya %100 hakim olun ki bir de soruyu anlamanıza rağmen cevaplayamayacağınız sorular olma ihtimali sizi germesin. 

3.Konuşmayı kağıda dökün ve zibilyon kere tekrar edin. 

Yaniii şansınızı okunmuş pirince bırakmayın, o taktik Avrupa kara sınırlarında işe yaramıyor. :)

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et