İlginç Bilgiler

Gitmeye Cesaret İsteyen Lanetli Mekanlar - Bölüm II


Haziran 22, 2023 / 567 Görüntüleme / 0 Yorum

Dünya üzerinde korkunç hikayelere sahip olan, gitmeye cesaret gereken bazı mekanlardan bahsettiğimiz yazı serimizin ikinci bölümü ile sizlerleyiz. İlk bölümümüzü okumak için tıklayabilirsiniz. 

Bu bölümümüzde yer alan mekanlar: 

  1. Aokigahara Ormanı - Fuji
  2. Hoia Baciu Ormanı
  3. Bhangard Kalesi
  4. Houska Kalesi
  5. Centralia Kasabası

Lanetli Mekanlar Serisi II. 

#1 Aokigahara Ormanı - Fuji

Aokigahara Ormanı - Fuji

Japonya'nın ünlü Fuji Dağı'nın yanında yer alan Aokigahara Ormanı, doğal güzellikleriyle göz kamaştıran bir yer olmasının arkasında derin bir gizem barındırıyor.

Turistler bu ormana doğal güzelliği sebebiyle, dağın farklı açılardan fotoğraflarını çekmek ve doğayla iç içe yürüyüş yapmak için geliyorlar.

İnanılmaz derecede sık olan bitki örtüsü sebebiyle kaybolma ihtimalinizin çok fazla olduğu bu ormanda, bazı cesur insanlar belirlenen rotalardan çıkarak ormanın derinliklerine yürüme cesaretini gösteriyor.

Bu kişiler çoğunlukla, intihar etmek için oraya gidiyor ve belirlenen parkurlardan bu sebepten ötürü çıkıyorlar. 

Kayıtlı kayıtsız onlarca intihar vakası sebebiyle Japon tarihinde mistik bir yere sahip olan Aokigahara, intiharların yapıldığı bir merkez haline geldi.

Ormana girildiğinde, terk edilmiş arabalar, nasıl bir ortamın olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.

Aokigahara Ormanı'nda intihar edenlerin ayakkabıları

Klasik uyarılar yerine, "lütfen intihar etmeyin, hayat bir hediye" gibi ifadeler yazılı olan ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe, topluma ya da geride kalanlara mesaj veren çivilenmiş objeler ve veda notları görülüyor.

Biraz daha ilerlediğinizde kendini ağaçlara asarak veya ağaç diplerinde ilaç alarak intihar eden insanların bedenlerini görebiliyorsunuz. 

Bazen dolu bazen boş çadırlarda, son bir kez düşünmek için bir kaç gün kalan insanlar da görebilirsiniz. Yetkililer her arama yaptıklarında en az bir cesetle karşılaşıyor. 

Japonya, yıllık intihar sayısını resmi olarak açıklamıyor, lakin tahminlere göre bu rakam 50-100 arasında. 

(1970'lerde Japonya hükümeti, Aokigahara Ormanı'ndaki cesetlerin sayısının artması üzerine her yıl düzenli olarak arama çalışmaları başlatmıştır. 2002 yılında ise rekor sayıda 78 ceset bulunmuştur. Bu cesetlerin çoğunluğu intihar etmiş kişilere aittir.)

Wataru Tsurumui isimli sosyolog yazarın, bu ormandan intihar etmek için en doğru yer olarak bahsettiği “İntihar El Kitabı” isimli bir kitabı da var.  Hatta ilginçtir ki bazı intihar vakalarında da insanların üzerinden bu kitap çıkıyormuş.

Wataru Tsurumui'nin İntihar El Kitabı

Peki insanlar intihar etmek için neden bu ormanı seçiyor? Bu ormana onları çeken mistik bir kuvvet mi var?

Aokigahara, halk inancına göre dünya ile ölüm arasında kalmış ruhların kendilerini arındırdığı bir yer olarak görülüyor. Bu ormanın mistik havası, özellikle Japon kültüründe ölümlü hayatın sonrasında ruhların varlığına duyulan inançla birleştiğinde, insanların burada intihar etme eğilimini artırıyor.

Diğer bir inanışa göre ise ormanda 2-3 km kadar ilerledikten sonra ürkütücü uğultular duyuluyormuş. Bu uğultuların kaynağı ise tespit edilemiyor. İnsanlar bu seslerin dünya ile ölüm arasında kalmış ruhların sesleri olduğunu düşünüyor.

Aokigahara Ormanı, sadece intihar etmek isteyenler için değil, aynı zamanda masum insanlar için de ölümcül bir cazibe merkezi haline gelmiş durumda. Çünkü ormanın altı yüksek demir rezervi ile kaplıdır ve bu da pusulaların doğru yönü göstermesini engelleyebiliyor. Bu yüzden, geçmişte birçok masum insan bu ormanda kaybolmuş ve hayatını kaybetmiş. Ayrıca ormanın yönetiminde bulunan bir ceset odası da bulunmaktadır ki bu kulağa oldukça korkunç geliyor.

Bu ormanın hikayesi, çeşitli kitaplarda, belgesellerde ele alınmış ve son olarak 2016'da 'The Forest' adlı korku filminde işlenmiştir.

"The Forest" yani ‘’Orman’’ adlı film, Aokigahara Ormanı'nda kaybolan bir kadının kardeşini aramak için Japonya'ya seyahat etme hikayesini anlatır. Aokigahara Ormanı'nın ürkütücü efsanesi hakkında haberi olan Amerikalı Sara Price, kız kardeşi Jess'in ormana gidip kaybolduğunu öğrenir. Jess'in izini sürmek için ormana giren Sara, bir rehber olan Aiden ile karşılaşır ve ikisi ormanda kaybolan Jess'i aramaya başlarlar. Ancak ormanın derinliklerine ilerledikçe, ikili, ormanın ürkütücü efsanesinin gerçek olabileceğini düşünmeye başlar. Sara, ormandaki gizemli varlıkların ve şeytani güçlerin tehdidi altında kalmaya başlar ve kendisini kurtarmak için zamana karşı yarışmak zorunda kalır.

Bu filmin haricinde de Aokigahara Ormanı ile ilgili birçok dizi, film, belgesel ve kitap piyasaya sürülmüş.

Diziler arasında "The Forest" (2017) ve "Aokigahara" (2018) gibi yapımlar yer almaktadır.

Filmler arasında "The Sea of Trees" (2015), "Grave Halloween" (2013) ve "The Real Aokigahara" (2018) gibi filmler de mevcuttur.

Belgeseller arasında "The Suicide Forest" (2017), "Aokigahara: Japan's Haunted Forest" (2014) ve "Destination Truth: Aokigahara Forest" (2011) gibi yapımlar mevcuttur.

Ayrıca, Aokigahara Ormanı hakkında yazılmış birçok kitap da mevcuttur. Bunlardan bazıları "The Complete Manual of Suicide" (1993), "The Suicide Forest" (2018) ve "Aokigahara: The Mystery of Japan's Suicide Forest" (2012) gibi kitaplardır.

Peki ya siz girenin sağ çıkamadığı belki de sağ çıkmak istemediği bu mistik ormana girmeye cesaret edebilir misiniz?

#2 Hoia Baciu Ormanı

Hoia Baciu Ormanı

Hoia Baciu Ormanı, Romanya'nın kuzey sınırında, Cluj Napoca'nın eteklerinde yer alır ve Transilvanya'ya kadar uzanan 250 hektarlık bir alanı kaplar. Merak uyandıran bu paranormal orman, benzersiz hikayelerin merkezi haline gelmiş.

Orman, garip paranormal olaylarla sürekli olarak ilişkilendirildiği için dünyanın en ürpertici yerlerinden biri olarak kabul edilir. Yerel efsanelere göre, çarpık ağaçlar arasında hayaletler ve ruhlar saklanır.

Hoia Baciu Ormanı genellikle "Transilvanya'nın Bermuda Üçgeni" olarak anılır, çünkü burada şeytan, hayaletler ve hatta belki de uzaylılar yaşıyormuş. Ürkütücü atmosferi göz önüne alındığında, Hoia Baciu Ormanı'nın dünyanın en korkutucu ormanlarından biri olarak biliniyor. Bu nedenle, bu yerin karanlık ve ürkütücü hikayelere mükemmel bir ev sahipliği yaptığını söylemek yanlış olmaz. Orman, 1960'larda biyolog Alexandru Sift'in gökyüzünde uçan bir cisim fotoğrafladığı zaman popülerlik kazanmaya başlamıştı... 

1968 yılında biyolog Alexandru Sift, ormanın üzerinde uçan bir nesne gördüğünü iddia ederek onun fotoğraflarını çekti. Bu olayın ardından, Hoia Baciu Ormanı sadece hayaletlerle değil, aynı zamanda uzaylılar ve UFO'larla ilişkilendirilen efsanelerle de anılmaya başlandı.

Ormandan görüntüler

Bu olaydan sonra, bir çobanın ve asla bulunamayan 200 koyununun kaybolduğu, beş yaşındaki bir kızın 5 yıl sonra aynı kıyafetlerle ve hiç yaşlanmadan ortaya çıktığı, bir kadının cebinde 15. yüzyıla ait bir madeni para ile kaybolduğu ve kayıp başka bir kadının cebinde aynı madeni para ile ormanda yeniden ortaya çıktığı gibi birçok olay rapor edildi.

Ayrıca, ormana giren bazı insanlar vücutlarında daha önce olmayan yanıklar, şiddetli kızarıklıklar, baş ağrıları ve yüksek ateşle çıktıklarını rapor etmiş.. Bazı araştırmalar, toprak altında bulunan doğal uranyumdan kaynaklanan, normalden daha yüksek radyoaktivite seviyelerinin olduğunu ortaya koymuştur. Hoia Baciu Ormanı'ndaki ağaçlar bile bir sır taşımaktadır, çünkü bu iki yüz yıllık ağaçlar genç görünür ve çoğu garip şekillere sahip bükülmüş gövdeleri vardır. Paranormal aktiviteler çoğunlukla bitki örtüsünden arındırılmış ve mükemmel bir daire şeklinde oluşturulan belirli bir bölgeye odaklanmış gibi görünmekte.

Fakat bitki örtüsünden arındırılan bu bölgede yapılan toprak testleri herhangi bir anormallik bulunmadığını ortaya koymuş. Ama yaşanılan tüm bu garip olaylar, dünya dışı ışıkların ve ormanda görülen gizemli kürelerin sayısız fotoğrafıyla birleştiğinde, Hoia Baciu Ormanı'nı dünyanın en iyi belgelenmiş paranormal bölgelerinden biri haline getirmiş oldu.

Ormanın başka bir dünyaya mı yoksa bilinmeyen bir paralel evrene mi açılan bir kapı olduğu spekülasyonları hala sürmektedir. Bu nedenle, çevreye saygılı olmak ve belirlenen parkurlara uymak son derece önemlidir. Yerel rehberler genellikle hem gündüz hem de gece turları düzenleyerek ziyaretçilere rehberlik etmektedir.

Ormanın resmi web sitesine göre, ziyaretçiler genellikle "yoğun endişe ve sürekli izlenme hissi" yaşadıklarını bildirmekteymiş. Yerel halk, ormana girmeyi tercih etmemelerinin nedenlerinden birinin, içeri adım attıklarında çıkış yolunu bulamayacaklarından korkmaları olduğunu söylemekte.

Ormanı merak edenler için, Hoia Baciu Ormanı'ndan esinlenen bazı yapımlar şunlardır:

"The Forest" (2016): Bu Amerikan-Fransız yapımı korku filmi, Japon Aokigahara Ormanı'nda geçerken, Hoia Baciu Ormanı'ndan da ilham alınmıştır. 

"The Hoia-Baciu Experiment" (2016): Bu Romanya yapımı korku filmi, Hoia Baciu Ormanı'nda geçen bir hikayeyi konu alır. Film, bir grup genç insanın ormanda paranormal aktiviteyi araştırmalarını ve karşılaştıkları korkunç olayları ele alır.

"Forest of the Damned" (2005): Bu İngiliz korku filmi, Hoia Baciu Ormanı'ndan ilham alınarak çekilmiştir. Film, bir grup genç tatilciden oluşan bir kafilenin ormanda korkunç bir varlık tarafından hedef alınmasını anlatır.

"The Forest of Lost Souls" (2017): Bu Portekiz yapımı psikolojik gerilim filmi, Hoia Baciu Ormanı'ndan esinlenen bir atmosfere sahiptir. Film, bir intihar ormanında buluşan iki yabancının karanlık bir ilişki geliştirmesini konu alır.

"The World's Most Haunted Forests" (2017): Bu belgesel, dünyadaki en perili ormanlar arasında yer alan Hoia Baciu Ormanı'na odaklanır. Ormanın gizemli geçmişini, paranormal fenomenleri ve ziyaretçilerin deneyimlerini inceler.

"Destination Truth" - "Romania's Haunted Forest" (2008): Bu belgesel dizisi bölümü, Hoia Baciu Ormanı'nın lanetli ününü araştırmak için bir ekip tarafından gerçekleştirilen bir keşfi gösterir. Ekip, ormanda paranormal aktiviteyi belgelemeye çalışır.

"Mystery Hunters" - "The Hoia Baciu Forest" (2003): Bu çocuklar için tasarlanmış paranormal araştırma dizisi bölümü, Hoia Baciu Ormanı'nı ele alır. Genç araştırmacılar, ormanda hayaletler ve paranormal fenomenlerin izini sürer.

#3 Bhangard Kalesi

Bhangard Kalesi

Perili veya hayaletli kalelere inanır mısınız? Bhangard Kalesi de bunlardan bir tanesi. Kale gizemli bir yer olarak ün salmış durumda. Bu kale ormanın içinde bulunuyor ve etkileyici bir manzaraya sahip. Ancak kaleye girmeden önce ziyaretçileri uyarıcı bir tabelayla karşılaşıyor. Tabelada, kaleyi gece ziyaret edenlere yasal işlem başlatılacağı belirtiliyor. Bu kale gerçekten gizemli mi, yoksa turistleri cezbetmek için uydurulmuş bir hikâye mi, tam olarak bilinmiyor. Ancak birçok turist hayalet görmek ve adrenalin dolu anlar yaşamak için bu kaleyi ziyaret ediyor. 

Bhangard Kalesi, Hindistan'ın Sariska bölgesinde, Jaipur ve Alwar şehirleri arasında bulunuyor. Raja Bhagwan Das tarafından 1573 yılında oğlu Madho Singh için inşa edilen bu kalede Lahori Kapısı, Ajmeri Kapısı, Phulbari Kapısı ve Delhi Kapısı olmak üzere dört giriş noktası bulunuyor. Ayrıca kale sınırları içinde Nachan Ki Haveli adında bir dansçı sarayı, Jauhari Bazar adında bir pazar yeri ve birçok Hindu tapınağı da yer alıyor. Kale, Delhi'ye 235 km ve en yakın havaalanına 88 km mesafede bulunuyor.

Bhangard Kalesi'nin gizemi ve ürkütücü hikâyeleri hala yerel halk arasında dilden dile dolaşıyor. Turistlere, hem halk hem de kaleye ziyaretçi çekmek isteyen rehberler tarafından anlatılan bu hikâyeler oldukça ilgi çekici ve korkutucu.

İlk hikâyeye göre, kara büyüyle ilgilenen bir Tantrik olan Singhiya, Bhangarh prensesi Ratnavati'ye aşık olur. Prensese âşık olma niyetiyle hazırladığı iksiri parfüm şişesine koyan Singhiya, parfümü satın almaya giden prenses Ratnavati'yi etkilemek ister. Ancak prenses bu durumu fark eder ve şişeyi kayaların olduğu bölgeye atarak kırar. Gizemli bir şekilde yerinden oynayan kayalar, Singhiya'yı ezerek öldürür. Rivayete göre Singhiya, son nefesini vermeden önce prensesi, ailesini ve köyü lanetler. Bu lanetin ardından prenses, ailesi ve köyün çoğu kısa bir süre içinde ölür ve köy harabe haline gelir.

Prenses Ratnavati

Hala bir tabakada, bazı insanlar prenses Ratnavati'nin yeniden doğacağına ve köyün eski zengin ve güzel günlerine geri döneceğine inanıyor.

İkinci hikâyeye göre, kalenin inşası sırasında dağın eteğinde yaşayan Baba Bala Nath adında bir Sadhu (aziz) kalenin yapımına izin verir, ancak tek bir şartı vardır: Kalenin gölgesinin kendi evine düşmemesi. Kale inşa edildikten sonra gölgesi Sadhu'nun evine düşmez, ancak daha sonra yapılan sütunların gölgesi evinin üzerine düşer. Bunun üzerine sinirlenen Baba Bala Nath, kalede yaşayanları ve köyü lanetler. Lanetin ardından kale ve köy kısa sürede harabeye döner. Hala ayakta duran Baba Bala Nath'in taş evi, kale yakınında görülebilir. 1873'ten sonra tamamen terk edilen kalede, geceleyin ağlayan kadın sesleri, dans eden insanların bilezik sesleri ve orada ölen insanların hayaletlerinin sesleri duyulduğu iddia ediliyor. Ayrıca, gün batımında kaleye giren insanların bir daha dışarı çıkamadığı söyleniyor. Bölge halkı, bu seslerden rahatsız olduğu ve bölgenin lanetli olduğuna inandığı için yerleşim yeri olarak kaleye uzak bir yer seçmiş.

Birçok kişi yıllardır bu gizemi çözmeye çalışmış. Bir paranormal araştırmacı olan Gaurav Tiwari, kalede bir gece geçirdikten sonra hiçbir hayalet görmediğini belirtmiş. Ancak beş yıl sonra kale ziyaretinden sonra Gaurav Tiwari, kötü bir güce doğru çekildiğini ve bu gücü kontrol edemediğini eşine söyledikten sonra intihar etmiş. Birçok insan, Bhangard Kalesi'nin lanetinin bu ölüme sebep olduğuna inanıyor. Bu iddialar nedeniyle Bhangard Kalesi, Hindistan'ın en ürkütücü ve perili yerlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bhangard Kalesi'nde yetkililer tarafından konulan bir bilgilendirme ve uyarı amaçlı tabela bulunmaktadır. Turistler, gece kaleyi hayalet görmek amacıyla ziyaret etmekte ısrar ettiği için yetkililer bu uyarı tabelasını asmak zorunda kalmıştır. Hintçe yazılan tabelada, "Gün doğumu ve gün batımı zamanında Bhangard Kalesi sınırlarına girmek ve kale çevresinde dolaşmak yasaktır. Uyarıları dikkate almayanlar için yasal işlem başlatılacaktır." şeklinde bir uyarı yer alıyor.

Bhangard Kalesi, bu iddialar nedeniyle Hindistan'ın en ürkütücü ve korkunç yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Turistler, hem gizemli atmosferi yaşamak hem de hayaletleri görmek umuduyla geceleyin kaleyi ziyaret etmektedir. Ancak yerel halk ve yetkililer, güvenlik nedenleriyle bu tür ziyaretlere karşı uyarıda bulunmaktadır.

Bhangard Kalesi, tarihi ve gizemli yapısıyla turistler için ilgi çekici bir nokta olmaya devam etmektedir. Ancak kaleyle ilgili gerçeklik ve efsaneler arasındaki sınırı ayırt etmek zor olabilir. Eğer bir macera ve ürkütücü hikâyelerle dolu bir deneyim arıyorsanız, Bhangard Kalesi sizi cezbedebilir. Ancak her ziyaretçi kendi güvenliklerini gözetmeli ve yerel kurallara uymalıdır.

Bhangard Kalesi'nin mistik atmosferini ve etkileyici manzarasını deneyimlemek için ziyaretçilerin, hem gizemi yaşamak hem de güvenliklerini sağlamak adına dikkatli olmaları öneriliyor.

Bhangard Kalesi'nin gizemli atmosferi ve ürpertici hikâyeleri, birçok medya ürününe ilham kaynağı olmuştur. Bhangard Kalesi ile ilgili bazı filmler, belgeseller, kitaplar ve diziler:

Film:

"Bhangarh: The Last Resort" (2014): Bu film, Bhangard Kalesi'nin etrafında geçen bir korku ve gerilim hikâyesini konu alıyor.

Belgesel:

"Bhangarh: The Most Haunted Place in India" (2016): Bu belgesel, Bhangard Kalesi'nin lanetli olduğuna inanılan hikâyesini ve korkunç olayları araştırıyor.

Kitap:

"Bhangarh to Bedlam: Haunted Encounters" - Deepta Roy Chakraverti: Bu kitap, Bhangard Kalesi'nin gizemli ve ürkütücü hikâyelerini anlatan bir kurgu-gerçeklik karışımı eserdir.

#4 Houska Kalesi

Houska Kalesi

Gelelim lanetiyle ünlü diğer bir kaleye… Çekya'nın sık ormanlarla kaplı bölgesinde yer alan Houska Kalesi, perili ev hikâyelerinin en ünlülerinden biri olarak biliniyor. 

Çünkü kale, kötülüğün dışarı çıkmasını önlemek ve cehenneme açılan kapıyı kapatmak amacıyla inşa edilmiş olabilir. Günümüzde paranormal olaylarla ünlü olan bu yer pek çok turist tarafından ziyaret ediliyor.

Houska, Prag'ın kırsalında bulunan bir uçurumun üzerinde yükselen izole bir kale olarak inşa edilmiştir. Bazılarına göre kötülüğün buraya hapsedilmesi için bilinçli olarak bu halde inşa edilmiştir.

Çekya'daki efsaneye göre, burada bulunan şeytani varlıkların köylülerden beslenmek ve onları uçuruma sürüklemek için ortaya çıktıkları iddia edilen cehenneme açılan bir kapı olduğuna inanılmaktadır. Kale II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgaline uğramış ve cehenneme açılan kapıya dair araştırmalara ev sahipliği yapmıştır.

Eşsiz yapısıyla Prag'ın en ünlü perili yerlerinden biri olan bu kale gerçekten cehenneme açılan bir kapıyı kapatmak için mi inşa edilmişti?

Tarihçiler de kalede yaşayanların şeytani varlıklarla mücadele etmek için inşa edilmiş bir yapı olduğu fikrini destekliyor. Houska Kalesi'nin gizemi, günümüzde de hala çözülemediği için gizem meraklısı olan turistlerin akınına uğramaya devam ediyor. Kim bilir belki de bizim boyutumuza açılan bir geçit vardı ve kötü varlıkların gelişinin önlenmesi için korunmaya çalışıldı.

Houska Kalesi ile ilgili yapılan birkaç film, belgesel ve dizi de bulunmaktadır. 

"The Houska Castle Enigma" (2009) isimli belgesel, Houska Kalesi'nde yaşanan paranormal olayları konu alıyor.

"Houska" (2012) isimli kısa film, Houska Kalesi'nde geçen bir korku hikayesini anlatıyor.

"Houska Castle" (2016) isimli belgesel, Houska Kalesi'nin tarihini ve efsanelerini ele alıyor.

"The Door to Hell at Houska Castle" isimli bölüm, "Paranormal Witness" (2011) isimli televizyon dizisinde yer almaktadır. Bu bölüm, Houska Kalesi'nde yaşanan doğaüstü olayları konu alıyor.

#5 Centralia Kasabası

Centralia Kasabası

2006 yılında Christopher Gans tarafından aynı adı taşıyan bir oyundan esinlenerek sinemaya uyarlanan Silent Hill, psikolojik bir korku filmidir. İlginç olan, hem oyunun hem de filmin, Centralia Pensilvanya kasabasının ünlü yer altı yangınından ilham almasıdır. 

Peki, bu yangını gizemli kılan nedir? Bir zamanlar kasaba halkının dolaştığı, çocukların koşturduğu sokakları ve dumanlarla kaplı caddeleri hayal edin. Şimdi ise kasaba sessiz, ıssız...

Beyazperdeye uyarlanmış ve dünyanın en popüler korku oyunlarından Silent Hill'e ilham kaynağı olmuş, günümüzde bile çözülemeyen gizemli kasabanın hikayesinden bahsedelim.

Silent Hill, 1999 yılında lanetli bir kasabada geçen bir korku oyunudur. Serinin ilk oyununda, Harry adında bir adam kızıyla seyahat ederken karşılarına çıkan küçük bir kız çocuğu yüzünden kaza yapar. Uyandığında kızının kaybolduğunu fark eder ve onu aramaya başlar. Böylece kendisini Silent Hill kasabasında bulur ve olaylar gelişir. Sürekli yangınlar, sis ve dumanla kaplı bu kasaba, oyunun atmosferine benzerliğiyle dikkat çekiyor.

Centralia, Pensilvanya'da bulunan ve 1856 yılında başlayan maden çalışmalarının öncüleri arasında yer alan bir yerleşim yeridir. 1950'lerde yaklaşık 2700 kişinin yaşadığı bu kasaba, kömür kaynaklarıyla ünlüymüş. Restoranlar, okullar, bir banka, beş otel ve yedi kilise gibi pek çok yer vardır. Ancak 1962 yılında kasabadaki asfaltlarda başlayan nedeni belirsiz bir yangın, kasaba halkında büyük bir panik etkisi oluşturmuş. 

1950'li yıllarda yaşanan ilginç bir olay, Silent Hill serileriyle ilişkilendirilen ve hala gizemini koruyan bir yangın öncesinde gerçekleşti. Carolina Watson adında 8 yaşında otistik bir kız çocuğu, adeta yangının geleceğini öngördüğünü söyleyerek dikkat çekmiş, ancak psikolojik sorunları olduğu gerekçesiyle hastaneye yatırılmıştı. Watson, okulda yaptığı korkunç çizimlerle öğretmeninin ve çevresinin dikkatini çekince neden böyle şeyler çizdiği sorulduğunda ise kasabada yakında gerçekleşecek olan büyük bir yangını tasvir ettiğini ifade etmiş. Bu durum üzerine kasaba sakinleri tarafından dışlanan ve akıl hastanesine gönderilen Watson, hastanedeki duvarlara da aynı türden resimler çizmeyi sürdürdü. Akıl hastanesine kapatılan Watson’ı zaman adeta haklı çıkarmış, 1962 yılında günümüze kadar devam eden yangınlar başlamıştır.

1980-1990'lı yıllarda kasabanın tüm altına yayılan bu yer altı yangınının, en az 200-250 yıl daha süreceği tahmin ediliyor. Kasaba sakinleri zaman zaman bu yangınları söndürmeye çalışsa da başarılı olamamışlar. Araştırmalar, yangınlar nedeniyle kasabada bazı yüzeylerin 80 dereceye, alevlerin merkezine yaklaşıldığında ise sıcaklığın 500 dereceye kadar ulaştığını tespit etmiş. Bu yangınlar sonucunda çevreye çok sayıda zehirli gaz yayıldığı belirlenmiş.

Yangınların doğal sebeplerden kaynaklandığı savunulurken, kasabadaki çöplerin yetkililerce yakıldığı sırada alevlerin madenlere sıçradığı ve doğal yapı nedeniyle bu yangınların söndürülemediği düşünülmektedir. O dönemde yaşanan çarpıcı olaylardan biri, o zamanlar on iki yaşında olan Todd Domboski adlı çocuğun babaannesinin arka bahçesinde oyun oynarken oluşan 4 metrelik bir yarığa düşmesidir. Tahminlere göre çukurun en derin noktasının yaklaşık 170 derece olduğu belirlenmiş.

Todd çukura düştüğünde sadece karbonmonoksit soluyabilmekteydi. Kuzeni tarafından fark edilen ve kurtarılan Todd'un hikayesi gazetelere yansıdı ve bu kasaba aniden dünya gündemine oturdu. Yangınların artmasıyla birlikte hükümet, insanları bu yerleşim yerinden uzaklaştırmaya başladı ve bir süre sonra kasaba tamamen terk edildi. 2002 yılında kasabanın posta kodu olan 17927 iptal edildi ve resmi olarak kasabanın varlığı sona erdi. Ayrıca, kasabanın etrafında bulunan 61 numaralı otoban, çatlaklar ve çökmeler nedeniyle yetkililer tarafından kapatıldı.

Hayalet kasaba

Yangınlar sonucunda pek çok yerleşim yeri küle dönüşürken, tek sağlam yapı olarak 1900'lerde inşa edilmiş bir kilise ayakta kalmıştır. Şu anda bu yerleşim yerinde tahminen sadece dört kişi yaşamakta. Bölgeye gelen ziyaretçiler, bu yıkık kasabanın arasında gizemler olduğuna inanır ve bazen kendilerini bir şeyin izlediğini hissettiklerini söylerler.

1960 yılında Silent Hill serilerine ilham kaynağı olan Centralia kasabasında ilginç bir olay yaşandı. Bu dönemde bir arkadaş grubu, uyuşturucu kullanımının ardından uyurken ortak bir rüya gördüler. Rüyada kasabanın dumanlarla kaplı olduğunu ve terk edildiğini gözlemlediler. Maddeden etkilenmiş olduklarını düşündükleri için üzerinde fazla durmadılar. Fakat 3 gençte aynı rüyayı gördüklerini söylüyordu. Ve bu olaydan sonra, gençler sürekli titreme ve bayılma nöbetleri geçirmeye başladı ve üçüne de epilepsi teşhisi konuldu. Bu üç genç, doktora gördükleri rüyayı anlattılar. 

2 arkadaşın trajik ölümü

Yangın sonrasında, kurtarılan belgeler arasında hastane kayıtlarının da yer aldığı bilinmekte. Bu belgeler, Silent Hill serisi hakkındaki gizemleri çözmek için önemli bir kaynak teşkil etmekteydi. 

Çünkü bu belgelere göre, yangından bir yıl önce, 1961 yılında, üç arkadaştan ikisi nehirde boğularak hayatını kaybetmiş. Ancak cesetlerine hiçbir zaman ulaşılamamış, dolayısıyla kayıp vakası olarak kayıtlara geçmişler. Bu yaşanan olay da Silent Hill kasabasının mistik ve korku dolu atmosferine bir korku daha eklemiş oldu. Cesetlerin bulunamaması, kasaba ve çevresinde hala devam eden sırlar ve gizemlerle ilişkilendirilerek ayrı merak konusu olmuştur.

Hayatta kalan genç ise halüsinasyonlar görmeye başlamıştı. Hastaneye yatırılan genç, sürekli olarak "Beni bırakın, beni de öldürmeye gelecek!" şeklinde sayıklıyordu. Kim olduğu sorulduğunda ise üçgen demir maskeli bir adamdan bahsediyordu. Bu konu, Silent Hill serisinin ilk filminde de ele alındı. Genç, kendisini sadece Aziz Mary Kilisesi'ne götürülmesini istedi, çünkü maskeli adamın sadece oraya giremediğini iddia ediyordu. Olayın ilginç olan yanı ise yangında tek zarar görmeyen yerin de Aziz Mary Kilisesi olması.

Rapor edilen en ilginç olaylardan bir diğeri ise, 2003 yılında gerçekleşmiş. Bir kadın, Centralia'dan geçerken aracı birdenbire bozulunca mezarlık önünde durmak zorunda kalmış. Yardım için telefon etmeye çalışan kadın, şaşırtıcı bir şekilde telefonunun bu bölgede çekmediğini görmüş ve yolun sonunda bir polis istasyonu olduğunu fark edince, umutsuzca istasyona doğru yürümeye başlamış.

Ancak istasyona vardığında, kapının kapalı olduğunu ve içeride garip bir ışık olduğunu fark etmiş. Camlarda buğu oluşmuş ve kadın merakla bu buğuyu silmeye karar vermiş. Buğuyu silerken içeride tuhaf yaratıkların olduğunu görmüş ve dehşetle oradan uzaklaşmış. Kendisini başka kasabaya bırakması için bir kamyon bulan kadın, hızla oradan uzaklaşmış.

Bazı kaynaklara göre, Centralia'nın cehennemin yeryüzü kapısı olduğu iddia edilir. Ancak hala yetkililer tarafından kesin bir açıklama yapılamadığı için Centralia'nın bu kadar gizemli olmasının nedeni belirsizliğini koruyor. Şehrin posta kodu olan 17927 tamamen iptal edilmiş ve ABD hükümeti tarafından kasaba kayıtlardan tamamen silinmiştir. Bu bölgeyle ilgili medyada herhangi bir haber yapılmasının kesinlikle yasaklandığı ve Centralia'ya yayın yasağı getirildiği bilinmekte. Hükümet izni olmadan bu bölgeyle ilgili belgelere erişim maalesef mümkün değil.

Yazar David DeKok, 1986 yılında bu kasabadaki yarıkların, Merkür'den daha sıcak ve Satürn'den daha zehirli olduğunu ifade etmiş. Ancak yazarın bu söylemleri, birazda popülerlik kazanmak amacıyla ortaya atılmış iddialara benzese de Centralia şu anda özellikle oyunun hayranları ve meraklı insanlar tarafından keşfedilen turistik bir yer haline gelmiştir. Ancak insanlar Centralia’yı günü birlik ziyaret etmeyi tercih ediyor. Sebebi ise oyundaki gibi kasabadan geri dönememe ihtimalinin oluşturduğu korku…

Silent Hill oyunu ve filminin haricinde bu kasabayla ilgili yayınlanan diğer yapımlar şu şekildedir:

"Centralia: Pennsylvania's Lost Town" (Belgesel): Bu belgesel, Centralia kasabasının tarihini ve yer altı yangınının etkilerini anlatır. Kasabanın boşaltılması ve halkının yaşadığı zorluklar hakkında bilgi verir. Belgesel, kasabada yaşanan olayların gerçek yönünü göstermek ve insanların nasıl etkilendiğini anlamak için kaynak olarak kullanılabilir.

"Centralia" (Kitap): P.C. West tarafından yazılan "Centralia" adlı kitap, kasabanın geçmişine ve yer altı yangınına odaklanır. Kitap, yangının nedenlerini, yangın sırasında yaşananları ve kasabanın nasıl terk edildiğini anlatır. Ayrıca, kasabanın gizemli ve korkunç atmosferini yansıtan kurgusal unsurları da içerir.

Bu eserler, Centralia kasabasının gizemli ve korku dolu hikayesini farklı şekillerde ele alıyor. Her biri, yer altı yangını ve kasabanın terk edilmesi gibi olayları anlamak ve keşfetmek isteyenlere ilgi çekici bir içerik sunuyor. 

2. Bölümümüzün de sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu bölümde sizi en çok etkileyen yeri yorumlarda belirtebilirsiniz. En çok nereye gitmek isterdiniz?

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et