İlginç Bilgiler

Hitler ve Mistisizm: Hitler’in İlginç Takıntıları


Kasım 17, 2022 / 1306 Görüntüleme / 0 Yorum

Herkese merhabalar, 

 ‘’Hitler'in Yer Altı Uygarlığı Agarta'ya olan Takıntısı ve Agarta'dan Gelen Kadın: Sharula’’ başlıklı bir önceki yazımızda Adolf Hitler’in yer altı uygarlığı olduğuna inanılan Agarta ile ilgili planlarını ve ilgisinden detaylıca bahsetmiştik. Adolf Hitler’i diğer siyasilerden ayıran herkesin bilmediği diğer bir özelliği ise Mistisizm yani diğer bir adıyla gizemciliğe olan merakıydı. Hayatı boyunca adı birçok komplo teorisine karıştı. Hatta bu öldükten sonra da devam etti. Yine bir önceki yazımızda Hitler’in 1945 yılında ölmemiş olabileceği ile ilgili iddiaları da incelemiştik. 

Bu yazımızda sizlere Hitler’in gizemli olaylara olan merakı hakkında daha detaylı bir bilgi sunacağız. Kahveleriniz hazırsa başlayalım...

HİTLER VE UFOLAR

I. Dünya Savaşı’nda alınan yenilgi Alman ekonomisini derinden sarsmıştı. 1923 Birahane Darbesi’nde millî devrim başlatan Adolf Hitler 11 Kasım 1923'te tutuklanmış, vatana ihanetten yargılanarak halkın büyük ilgisini çekmişti. 1 Nisan'da Landsberg Hapishanesinde 5 yıllık hapis cezasına çarptırılan Hitler sonrasında Bavyera Yüksek Mahkemesi tarafından affedilerek, savcının itirazları üzerine 20 Aralık 1924'te hapisten çıkarıldı.

Birinci Dünya Savaşı'nda Adolf Hitler

Sosyal ve ekonomik huzursuzluğun yol açtığı zorluklardan ötürü halkta otoriter bir yönetim sistemine olan özlem gittikçe artıyordu. Alman seçmenler en sonunda bu özlemlerine karşılık çareyi Adolf Hitler’de ve onun Nasyonel Sosyalist Partisi’nde bulmuşlardı. En azından onlar öyle olduğunu düşünmüşlerdi. Hitler ve Nazi Partisi, sosyal, ekonomik ve siyasi kargaşaların hüküm sürdüğü Almanya’nın yasal siyasi süreçleri doğrultusunda Almanya’yı yeniden Avrupa’da, hatta tüm dünyada güçlü bir devlet durumuna getirme vaadiyle 1933 yılında iktidara gelmişti. Şansölye olarak atanmak istediğini bildiren Hitler Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg tarafından 30 Ocak 1933’te Almanya şansölyeliğine getirildi. Ağustos 1934’te ölen Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ardından Hitler, kendini Almanya’nın lideri ilan etti. Hitler, bu noktadan itibaren Almanya’nın führer’i ve diktatörüydü. Kısa sürede bilim ve sanayi alanında öyle olumlu gelişmeler yaşanmıştı ki, ülke tüm dünyaya kafa tutar hale geldi. 

Peki nasıl olur da I. Dünya Savaşı’nda alınan yenilgiden sonra ekonomik yıkıma mahkûm olmuş ve her türlü savaş makinesini üretmekten menedilmiş bir ülke, ilk jet motorlu savaş uçaklarını, hayalet uçağın atası olan Horten’ı, Tomahawk, Cruise, Skut füzelerinin atası olan V-I, V-II roketlerini ve en önemlisi de atom bombasını üretebilmişti?

Bazı kimselere göre bu başarının ardında Hitler’in uzaylılarla olan teması vardı. Hitler’in 1930 yıllarında uzaylılar ile iletişime geçip bir şekilde onlarla anlaşma sağlayarak üstün savunma teknolojilerinden faydalandığı iddialar arasında. Bir önceki bölümde UFO’ların belki de Agarta’dan gelen gözlem araçları olduğundan bahsetmiştik. Hitler belki Agartalılar belki de gerçekten uzaydan gelen canlılar ile büyük bir anlaşma sağlamıştı. Bu konuda Agarta ile ilgili de açıklamaları bulunan eski CIA ajanı Virgil Armstrong Hitler’in UFO dahil birçok teknolojiye sahip olduğunu bunu da dünya dışı varlıklarla anlaşma yaparak elde ettiğini söyledi. Uzaylılar teknoloji karşılığında Hitler’den biyolojik deney malzemesi olarak Alman halkını istemişti. 

Hitler'in gizli UFOları

Virgil Armstrong anlaşma ile ilgili şunları söylüyor: Uzaylılar Hitler’e şu teklifi sunmuş; ‘’Bize biyolojik deneme malzemesi olarak Alman halkını verirsen biz de size savaşı kazanmanız için gerekli teknolojiyi veririz.’’ Bu teklife karşılık Hitler ise: ‘’ Yo, hayır... Ari ırk üzerinde deneme yapmanıza izin veremem. Fakat size kamplarda insanları (Polonyalı, Rus ve Yahudileri) verebilirim’’ demişti. Gerçekten de kamplarda birçok insan iz bırakmadan kaybolmuştu.

Bilgi: Nazizm ideolojisinde, insanlar ari (üstün) ırktan olanlar ve ari ırktan olmayanlar şeklinde iki gruba ayrılmaktaydı.

Yahudiler toplama kamplarında 6.000.000 insan kaybettiklerini ileri sürerler, fakat bu doğru değil. Savaştan sonra yayınlanan UNO ve diğer uluslararası örgütlerin raporlarına göre, Yahudiliğin kaybı 600.000’i aşmamaktadır. Hitler bu insanları biyolojik araştırma malzemesi olarak kullanmaları için kötü niyetli uzaylılara vermişti. ABD başkanı Truman zamanında ABD’de Griler’le bir anlaşma yapmıştı, iki çeşit Gri var; iyiler ve kötüler. (Kötü Griler küçük yapılı takriben 1-2 m. uzunluğundaydı. Hitler’le anlaşma yapan bunlardı.) 

Evet Virgil Armstrong’a göre kamplarda yakıldığını bildiğimiz Yahudiler dünya dışı varlıklara bir denek olarak verilmiş, Hitler bunun karşılığında UFO gibi birçok teknolojiyi elde etmişti. Almanya’yı işgal eden müttefiklerin üzerlerinde Nazi sembolleri olan UFO fotoğraflarına ve çizimlerine rastlamalarıda bu teoriyi destekler nitelikte. 

KUTSAL AHİT SANDIĞI

Hem Kuran-ı Kerim’de hem de Kitabı Mukaddes’te geçen Kutsal Ahit Sandığı, Ahd-i Atik Sandukası ve Tabutu Sekine olarak da bilinen bu kutsal sandığın önemi çok büyük. Peki sandığı bu kadar önemli kılan şey ne? Sandığın içinde inanılışa göre Tevrat’ın özünü teşkil eden On Emir Taş Tabletleri, Kudret Helvası bulunan bir testi ile Hz. Harun ‘un asası ve Şeriat Kitabı, Hz. Musa ve Hz. Harun ailelerine ait birtakım eşyalar. Hatta kimilerine göre Hz. Musa’nın asası ve Hz. Süleyman’ın cinlere hükmettiği yüzükte bu sandığın içinde. Yahudilere göre Allah ile iletişime geçebilmek için aracı olarak kullanılan bir sandık olan Ahit sandığı İslam inanışına göre de büyük bir öneme sahip. 

Kutsal Ahit Sandığı

İslam inancına göre Ahit sandığı gömülmüş ve ahir zamanda ortaya çıkması beklenilen Mehdi tarafından gömüldüğü yerden çıkarılacak ve bu sandık onun hükümranlığının bir sembolü olacaktır. 

"Peygamberleri, onlara dedi: "O-nun hükümdarlığının belgesi, size Tabut ‘un gelmesidir. Onda Rabbiniz'den 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (Bakara Suresi, 248) 

İsrailoğulları Mısır'dan çıktıkları zaman, RABBİN onlarla ahdettiği Horeb dağında, sandığın içine Musa'nın koymuş olduğu iki levhadan başka içinde bir şey yoktu." (Kitabı Mukaddes /Tarihler II. Bap5)

Ayrıca İncil'in Mısır'dan Çıkış bölümü 25:22'de yaratıcı, "Seninle orada, Ahit Sandığı’nın üstündeki melekler arasında, Bağışlanma Kapağı’nın üzerinde görüşeceğim ve İsrailliler için sana emirler vereceğim." demiştir. Bu nedenle özellikle Yahudilik inancında Ahit Sandığı, yaratıcının fiziksel olarak bulunmuş olduğu yerdir ve önemi büyüktür. Fakat görüldüğü üzere sadece Yahudilik için değil Hristiyanlık ve Müslümanlık içinde önemli bir yere sahip olan Ahit sandığını aramak için Tapınak Şövalyelerinin Kudüs’ün altını üstüne getirdiğini CIA ve MOSSAD gibi gizli servislerin sandığı aramak için özel birliklerinin olduğunu, bunun yanında Adolf Hitler'in dahi, bu sandığı aramak için büyük çaba sarf ettiği duymuş muydunuz? Kimi görüşe göre İstanbul’da, kimisine göre Sina Dağında, kimisine göre Mescid-i Aksa'nın altında olan bu sandığın yüzyıllardır peşine düşmeyen kalmadı. Bunların içinde tabii ki Adolf Hitler’de var. Sandığa sahip olan ülkenin hiçbir savaşı kaybetmeyeceğine inanan Hitler sandığı bulmak için büyük uğraşlar vermişti.

1981 yılında ilki çekilen Indiana Jones filmi “The Raiders of The Lost Ark” filmiyle Holywood Nazilerin peşinden koştuğu antik ve eşsiz güce sahip nesneleri popüler kültüre tanıtmaya başlamıştı.

The Raiders of The Lost Ark

Filmde özel bir Nazi arkeoloji-kazı ekibi askerleriyle beraber ‘10 Emir’in içine saklandığı `Kutsal Ahit Sandığı´nın peşindedir. Rivayete göre Ahit Sandığı’nın içi ve dışı 24 ayar altın kaplamadır. Sandığın büyük bir güce sahip olduğu anlatılır.

Naziler’in peşinde koştuğu tek doğaüstü nesne sadece ‘Ahit Sandığı’ değildi. Savaşı kazanmak ve karşıt ülkelere karşı üstünlük kurmak için parapsikolojik nitelikleri bünyelerinde barındıran birçok mistik özelliğe sahip nesneyi bulmak Heinrich Himmler ve Hitler’in ana amaçlarından biriydi. Ezoterizm yani saklı bilgilere saplantılı şekilde ilgi duyan Heinrich bu ilgisiyle birlikte Misitizm’e kendisi kadar saplantılı olan Hitler’den özel ekipler kurmak için gerekli kaynağı sağladı. Fakat resmi kayıtlara göre kutsal sandık M.Ö. 587 yılından bu yana bulunamamış Himmler ve Hitler arayışlarında başarıya ulaşamamıştı.

ÇILGIN SÜPER ASKER PROJESİ

Hitler ve Nazilerin pek çok ilginç deney ve projeleri olsa da bu belki de içlerinden en çılgıç olanı.

Nazilerin askerî açıdan daha verimli olabilmek için pek çok farklı deney yaptığı bilinse de özellikle II. Dünya Savaşı'nda başarı sağlamak için planladıkları bir ilaç daha önceki pek çok denemeyi geride bırakacak nitelikteydi. Evet o ilacın ismi yüz binlerce askerin bağımlısı olduğu ‘’Pervitin.’’

Nazilerin uyanık kalmak için kullandığı Pervitin ilacı

BİLGİ : Pervitin adlı ilaç askerlerin daha uzun süre savaşmasına, acı hissetmemesine ve 36 saate kadar uyanık kalmasını sağlayan bir ilaçtı. Vücuda metamfetamin veren bu ilaç, dopamin salgılanmasına neden olduğu için kişiye yüksek bir özgüven verir ve yüksek bağımlılığa sebep olur.

Metamfetamin yoğun enerjiye, insanı kendinden geçiren zevke ve tam bir coşkuya neden olmakla birlikte, günlerce uyanık kalmaya, gerçeklikten kopmaya ve bazen tam bir psikolojik bozulmaya yol açmaktaydı. 

İlk olarak Polonya ile olan bir savaşta deneme amaçlı kullanılan Pervitin, yorgunluktan kendinden geçmiş askerleri bile 1 saat içinde dinç hem de çok daha enerjik bir hale sokuyordu.

Alman ordusu kayıtlarına bakıldığında 1939 ile 1945 yılları arasında tam 200 milyon Pervitin hapının dağıtıldığını bilebiliyoruz.

Nazilere takılan zombi asker lakabı da Pervitin hapının etkileri ile ortaya çıkmıştı. Zira bu ilacı alan Nazi askerleri Ocak 1942 tarihinde Kızıl Ordu tarafından kuşatıldığında havanın -30 derece olmasına rağmen hiçbir Nazi askeri bu soğuk havayı hissetmiyordu.

METAFİZİK

Görünmezlik teknolojisi, zamanda yolculuk ve boyut atlaması gibi konularla da yakından ilgilenen Nazi Almanya’sı okült, mistik ya da metafizik konularda derin çalışmalar yapmıştır.

Bu derin ve gizli çalışmalarla ilgili olarak en çok adı geçen örgüt ise Thule Örgütü'ydü. Ezoterik öğretileriyle bu konudaki en gizemli örgüt olan Thule’un, zamanda gidip gelen üstün yaratıklarla ilişkiye geçmek, Mu uygarlığına ulaşmak gibi birçok amacı vardı. Örgütün Hitler’i seçmesinin temel nedeni de Hitler’in birçok özelliklerinin yanı sıra onun zaman yolculuğuna duyduğu ilgiydi. Ayrıca Hitler fanatik bir ezoterik öğreti tutkunuydu. Ön plana çıkmaya, kahraman olmaya merağı vardı. Onun bu özellikleri de Thule’un onu seçmesindeki en büyük etkendi. 

Hitler’in eski uygarlıklara, mitolojilere olan ilgisi de Thule ile örtüşüyordu. En ilginci de doğa yasalarının üstüne çıkmak istemesi nedeniyle büyüye karşı olan merağıydı. 

Hitler’in medyumluk özelliği de vardı. Sezgilerinin de çok kuvvetli olduğunu hatta birçok suikastı önceden hissederek kurtulduğu söylenir. Doğduğu kasabada da çok medyum vardı. Kasaba adeta gizli öğretiler ve büyücülüğün merkeziydi. Böyle bir kasabada doğması ve orada yetişmesinden ötürü Hitler’in de metafizik yeteneklerinin olduğu biliniyor. Çevresindekilerin görmediği sadece kendisinin görebildiği, birçok varlıktan söz ettiği kayıtlara geçirilmiştir. Hatta bu sebepten şizofren olduğundan bile kuşkulanılmıştı. Yakın çevresi Hitler’in geceleri ‘‘Büyük Ruh” ismini verdiği bir bedensiz varlıktan gizemli bilgiler aldığı söylenir. Hitler’in bu bilgilerden sonra büyü, mitler, Büyük Ruh, Mu kıtası, Thule, zaman yolculuğu, Agarta, Şambala gibi konularda büyük bir zihinsel karmaşaya sürüklenmesi muhtemel. Öyle ki Hitler kendisinin seçilmiş olduğuna inanmaya başlamış ve dünya egemenliği fikrine sıkı sıkıya bağlı kalmıştı. Belki de bütün bunların sebebi Thule örgütü tarafından Hitler’in hipnotize edilip yönetilmesiydi.

Doğaüstü varlıklarla iletişim kurduğunu söyleyen Thule Örgütü

Hitler’in benimsediği inanç sistemi Hristiyanlık öncesi Alman pagan inancıydı. Yaptığı toplu katliamların bir bölümünü büyüler için yapmış olabilir miydi? Dünya’ya hâkim olmak ve tek bir elden yönetmek için güçlü silahlar ve teknolojiler gerektiğini bilen Hitler bu uğurda her yolu denemeye hazırdı. Bazı kimselere göre Hitler Şeytani güçle iş birliği yapmıştı. Antik Babil kültüründe işkenceler sadece suçluyu cezalandırmak için yapılmazdı. Bazen çok karanlık sebepler için yapılırdı. Büyücüler hem kehanette bulunabilmek hem de karanlık güçleri uyandırıp kendi istekleri doğrultusunda harekete geçirmek için şeytana kurban verirlerdi. Hitler’de tıpkı Babil büyücüleri gibi insanları şeytana kurban vererek belki de istediklerini elde etmeye çalışmıştı.

II. Dünya savaşı'nı kaybetmek üzere olan Adolf Hitler Dünya dışı güçleri harekete geçirmek istemişti. Esir aldığı askerleri öldürüyor, toplama kamplarında tutulan Yahudi, çingene, eşcinsel esirleri toplu halde katlediyordu. Bu korkunç katliamları Dünya’nın dengesini bozarak enerjisini onun istediği yönde hizmet edecek şekle getirmek istiyordu. Hitler kadim bilgileri kötü emellerine alet etmek için bahsini geçirdiğimiz karanlık tarikatlar olan Thule ve Viril’e katıldı. Thule örgütünden bahsetmiştik. Viril örgütünün amacı ise kadim bilgilerden sonuna kadar faydalanıp kimsenin sahip olmadığı üstün özellikli makinalar yapıp insanları yönetmekti. Zaten o dönem Nazi Almanya’sının geliştirdiği motorlar, silahlar ve uçaklar normal teknolojinin 2-3 kat önündeydi. Üretilen Jet motorlar, insansız uçaklar ve UFO’lar teknolojinin gelişiminin dünya dışı varlıklar yardımıyla olduğunu bazı kimselerce ispatlıyordu. Hitler bu iki karanlık örgütü de kullanarak hayallerini gerçekleştirmeyi hedeflemiş milyonlarca kişiyi amaçları doğrultusunda kurban vermişti. Örgüt sayesinde kadim bilgilere ulaşan Hitler ne yazık ki savaşı kazanmamış dolayısıyla Dünya’ya da hâkim olamamıştı. Viril ve Thule Hitler’in kontrolden çıktığını düşünüp insanlığı yok edebilme potansiyelini düşünerek adeta bu kadar kötülük fazla diyerek kendilerinden bile daha kötü bir canavara dönüşen Hitler’i yenilgiye sürüklemişti. Ya da hizmet ettiği kötü gücün karşısındaki iyi güç buna müsaade etmemişti. 

Unutmayın ki ‘’Kötülük kısa mesafe koşucusudur ama iyilik, maratonlar koşar." Eee sonuçta bu Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı değil mi?

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et