İlginç Bilgiler

Japonya'da Kıyıya Vuran Gizemli Kürenin Sırrı | Uzaylılar Aramızda mı?


Mart 13, 2023 / 663 Görüntüleme / 0 Yorum

Birgün yaşadığınız ülkenin kıyılarına tanımlayamayacağınız bir nesne çarpsa ne yapardınız? Her kafadan farklı bir teorinin türeyeceği böyle bir durumda, aslında ne düşünürseniz düşünün haklısınız.

İnsan yapımı mı? Uzaydan mı geldi? Yoksa bir casus silahı mı? İşte, Japonya'da sahile vuran gizemli kürenin akıllarda bıraktığı sorular da bunlarla aynı. Peki cevap, o da aynı mı yoksa farklı mı?

Japonya, Endonezya'dan sonra 2. en kalabalık ada ülkesidir. Çoğu insanın aklında bu ülke, dünyanın en büyük elektronik eşya üreticisi olarak kalmıştır. Yaklaşık 2 hafta önce Japonya, tekrar hafızalarda yer aldı. Fakat bu kez teknolojik gücüyle değil de kıyılarına vuran gizemli bir cisimle anıldı.

Sıradan bir vatandaşsınız ve sabah uyanıyorsunuz. Günlük rutinlerinizi gerçekleştirdikten sonra sahilde yürüyüşe çıkıyorsunuz. Diğerlerinden bir farkı olmayan gününüz burada gördüğünüz garip bir cisimle değişiyor. Hem de bu değişim sadece sizle kalmayıp ülkenizi de etkisi altına alıyor.

Belki bugüne kadar adını bile duymadığınız, Japonya'nın kıyı kenti Hamamatsu'nun Enshuhama sahilinde, bir çevre sakininin ihbarı üzerine ülke resmen ayağa kalktı. Önceki günlerde orada olmayan tuhaf bir nesnenin varlığının bildirildiği ihbardan sonra olay yerine pek çok alandan yetkili kişi sevk edildi. Sahil şeritlerle çevrilip halka kapatıldı ve araştırmalara başlandı. 

Japonya'daki Gizemli Küre

1,5 metre genişliğinde, paslı, metal bir küreye benzeyen nesneyi röntgenlerle ve bomba imha uzmanlarıyla inceleyen yetkililer, kürenin içinin boş olduğunu bildirdi. Fakat bu cismin ne olduğu hakkında net bir kanıya varılamadı. Kürenin içinin boş olması, bunun bir başıboş mayın olabileceğine dair korkuları çürüttü ama tedirginleşen halkın korkularını dindirmedi. Peki bu nesne neydi ve nereden gelmişti? 

Kürenin nereden geldiği veya ne amaçla yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmadığı için olayın ardından birçok spekülasyon ortaya çıktı. Bazıları, kürenin bir uzay aracından düştüğünü veya askeri bir cihaz olduğunu öne sürdü.  Kürenin neden sahile vurduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bölgede yaşanan yoğun rüzgâr ve deniz akıntılarının etkisi olduğu düşünüldü. Bu olay, sosyal medyada geniş çapta paylaşıldı ve dünya çapında bir ilgi uyandırdı.

Eğer bir olayda, deliller sonucu kesin bir kanıya varılamamışsa yanlışla gerçek birbirine girer ve pek çok doğru türer. Japonya'da yaşanan bu olaydan sonra, cismin en kısa sürede kaldırılıp sahilin halka açılacağı dışında bir açıklama yapmayan yetkililerin bu tutumu sonucunda, ortaya pek çok söylem çıktı. Ne olduğu tespit edilemeyen bir cismin varlığıyla halk teoriler üretmeye başladı. Kimisi bunun bir godzilla yumurtası olduğunu öne sürdü, kimisi ise uzaydan geldiğine dair düşüncesini savunmaya başladı. Bu teoriler kulağa belki ütopik gelebilir ama açıklamayla rahatlatılmayan zihinler her şeyi üretip buna inanabilir. Şimdi ortaya atılan teorilere bir bakalım...

 Godzilla Yumurtası

 Godzilla Yumurtası

Nesnenin yumurtaya benzer şekli, bunun bir yaratık yumurtası olabileceği ihtimalini akıllara getirdi. Hayali bir Japon canavarı olan Godzilla, ilk olarak 1954 yapımı Godzilla filminde yer almıştır. Sonrasında dünyaca tanınan bir film karakteri haline dönüşmüştür. Peki bu canlı sadece bir senaristin hayal gücünden mi ibaret, yoksa dayandığı bir gerçeklik var mı? Bazı insanlara göre bu varlık, geçmişte Nagasaki ve Hiroshima'ya atılan nükleer bombalara karşı bir intikam metaforu olarak ortaya çıkarılmıştır. Peki o bombalarının yaydığı radyasyon böyle bir mutasyona neden olmuş ve dev bir kertenkeleye dönüşmüş olamaz mı? Bilim insanlarına göre böyle bir şey olsa bile, bu yaratığın boyunu ve kilosunu ele aldığımızda, yaşamak için ihtiyacı olan kaloriyi dünyadaki insan nüfusunu katletmeden yapması imkânsız. 

İddialar bunlarla da kalmadı. Son dönemlerde dünyada yaşanan gergin olaylar sonucunda bu cismin, başka bir ülkenin planları neticesinde gönderdiği bir araç olabileceği düşüncesi de akılları karıştırdı. Gizemli küre, bölgede son dönemde artan gerginlik sürecinin ortasına denk geldi. BBC'nin haberine göre geçen hafta Japon medyasında, Kuzey Kore'nin son füze faaliyetinin olası sonuçları tartışılıyordu. Cumartesi günü bir kıtalararası balistik füze denemesi (ICBM) Japonya'nın karasularında son buldu. ABD'nin gündeminde ise Çin casus balonları vardı. 

Yani bu cismin uluslararası bir polemiğe sebep olabilecek bir şey çıkma ihtimali de olabilirdi. Fakat üzerinden bayağı zaman geçmesine rağmen başka bir ülkeye yönelik suçlama yapılmaması bu düşünceyi de zayıflattı.

Bir başka görüşe göre ise kürenin yüzeyinde bulunan iki tutamaç, bunun deniz tabanında bulunan bir şamandıra olduğunun kanıtıydı. Bu görüşü destekler nitelikte açıklama yapan Daily Mail'e göre de küre, Çinli gemi inşa şirketi Nantong Yangfan tarafından, benzer boyutlarda üretilmiş ve denizcilere rehberlik etmek ya da okyanusta konumları işaretlemek için kullanılan çelik bir şamandırayla çarpıcı bir benzerlik taşımaktaydı. Şirketin merkezi Çin'in doğusundaki kıyı bölgesi Jiangsu eyaletinde bulunması da şamandıranın basitçe kopup doğuya, Japonya'ya doğru süzüldüğü iddialarını güçlendirir nitelikte bir iddiayı. Fakat bu teori karşısında konuşan Japon yetkililer kürenin Çin menşeli olmadığını açıkladı. Böylece mantıklı gelen bu düşüncenin doğru olma ihtimali de ortadan kalktı.

Günler sonra açıklama yapan yetkililer, kürenin paslanmış bir hurda parçası olduğunu ve içinde patlayıcı bulunmadığını söyledi. Hala akıllarında sorular olsa da bu açıklama Japon halkını bir nebze olsun sakinleştirdi. Bu esrarengiz cismin ne olduğundan asla tam olarak emin olamayacak olsak da bildiğimiz tek şey vardır. O da bilinmezlikler ve gizemlerle dolu bir evrende yaşadığımızdır. 

Şimdi diğer bir teori olan Uzaya bakalım. 

 Uzaydan Gelme Teorisi

Uzayı, var olan bütün gök cisimlerini içinde barındıran, sınırı ve sonu olmayan bir boşluk olarak biliyoruz. Sonsuz büyüklüğe sahip olan bu boşluğun belli kısımları hariç geri kalan kısmına kolayca ulaşamadığımız için hakkında net bilgilere ulaşmamız zor oluyor. 

Uzaylılar gerçekten var mı?

Uzay'ın büyüklüğü ve ona ulaşamayışımız haliyle uzayı gizemli bir yer yapıyor. Bu sonsuz büyüklük bazı düşünceleri de beraberinde getiriyor. Evrende yalnız mıyız? Uzaylılar gerçek mi?  Böyle bir kürenin uzaydan gelebileceği ihtimalini inceleyebilmemiz için öncelikle uzaylıların var olup olmadığını incelememiz gerekir. Peki bu soruya net cevabı kim verebilir? Tabi ki uzaylıları gören bir kişi verebilir. Peki öyle bir kişi var mı? Evet bizzat onlar tarafından kaçırılan biri var ve kendisi yüzlerce yalan testinden başarı ile geçti.

Travis Walton Vakası

Travis Walton Vakası

Uzaylılar tarafından kaçırılma vakaları, uzaylıların insanları kaçırarak araştırma yapmak amacıyla deneyler yaptıklarına dair iddialardır. Bazı insanlar, kendilerinin uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia etmiş ve bu olayların bazıları halka açık bir şekilde duyurulmuştur. Bunlardan en ünlüsü ve sağlam bulgulara sahip olanı Travis Walton'a aittir.

Gece ormanda odun keserken ormanın içinde bir UFO gördüğünüzü hayal edin. Hayali bile ürkütücüyken bunu bizzat yaşayan Travis Walton acaba ne yaptı? 

Dünya üzerinde gizemini koruyan UFO vakalarından biri şüphesiz Travis Walton'un uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia etmesiydi.

Travis Walton, 5 Kasım 1975'te Arizona'da yaşayan bir odun kesim ekibi üyesiydi. Sitgraves Ulusal Ormanı'nda düzenleme çalışmaları yapan işçilerden yalnızca biriydi. 

O gün, arkadaşlarıyla birlikte ormanda çalışıyorlardı. Ormanın düzenleme çalışmalarını yürüten yedi işçiden biri olan Walton, 5 Kasım 1975 günü saat akşam 6:00 civarında, diğer işçilerle birlikte, grubun ustabaşısı Mike Rogers’a ait kamyonetle eve dönmek üzere yola çıkmıştı.

Kısa bir süre sonra, yoldaki ağaçların arasında esrarengiz bir parlaklık fark ettiler ve ardından da yakındaki bir açıklıkta disk biçiminde bir UFO’nun havada durduğunu gördüler. Cismi görür görmez, arkadaşlarının engellemelerine rağmen onları dinlemeyip merak içinde cisme doğru koşan Travis, cismin dönen bir UFO olduğunu fark etti. 

Walton, iddiasına göre, arkadaşlarının arabasından inip UFO'nun yanına yaklaştıktan sonra şimşek benzeri bir ışıkla UFO'nun içine doğru çekildi. 

Durum karşısında korkuya kapılan ve Travis'in UFO'ya yaklaştığını gören çalışma arkadaşları, Walton'ı olay yerinde bırakarak kaçtı. Arkadaşları, Walton'ın kaçırıldığından şüphelendiler ve durumu şerife bildirmek için yola koyuldular. Şerife ulaşan işçiler, doğal olarak kendilerini şerife inandıramadılar. Kısa bir süre sonra olay yerine giden ekipler, Travis'i bulamadılar. Walton’un kayboluşunu izleyen iki gün süresince yüzlerce görevlinin ve helikopterlerle yapılan detaylı araştırma hiçbir sonuç vermedi. Şerif ve resmi yetkililer bunun üzerine Walton'un arkadaşlarının Travis'i öldürdüklerini, UFO yalanını da bunu örtbas etmek için uydurduklarına ihtimal vermeye başladılar. Polis, bu 6 işçinin Walton'ı öldürüp cesedini gömdüğünü düşünüyordu.

Durum karşısında suçlu ilan edilen Travis'in arkadaşları, kendilerini kimseye inandıramadılar ve şüpheli duruma düşenleri yalan makinasına sokmak zorunda kaldılar. Walton'nun 6 arkadaşı da yapılan yalan makinesi testinden başarıyla geçtiklerinde birçok kişi onlara inandı. Çünkü, yalan makinesini bir kişinin bile kandırması milyonda bir ihtimalken 6 kişinin birden kandırması imkansızdı. Evet, bu anlattıkları hikâyenin doğru olduğu anlamına geliyordu. Peki olayın ardından, beş gün boyunca ortadan kayıp olan Travis'e ne olmuştu? Bütün ekiplerin 5 günlük aramasından sonra hiçbir yerde bulunamayan Walton, 11 Kasım günü, telefonla kız kardeşini aradı ve kaybolduğu yerden 12 mil uzaklıkta bir kasabada olduğunu söyleyerek gelip kendisini almalarını istedi. Tarif üzerine olay yerine giden ekipler, Travis'i bulmuştu.

Walton’u bulduklarında bir telefon kulübesinin içinde, yerde yatar haldeydi ve kafası allak bullaktı. Vücudunda ise şiddetli ağrılar vardı. Yüzü de solgundu. Yeterince kendine geldiğinde ise başına gelenleri anlatmaya başladı. Her şeyi hatırladığını anlatan Travis Walton, uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia etti. Fakat kimseyi inandıramadı. Çünkü anlattıkları bilim kurgu filmlerini aratmıyordu. O da arkadaşları gibi yalan makinasına sokuldu ve başarıyla geçti. Ayrıca psikiyatristler de Travis Walton'un kesinlikle yalan söylemediğine kanaat getirmişti. 

Peki Travis neler yaşamıştı? 

Walton, ışık demetinin kendine çarpmasıyla bir baygınlık geçirmiş ve uyandığında kendini sıcak, nemli, alçak tavanlı bir odada bulmuştu. Gözlerini açtığında üç tane uzaylı ona bakmaktaydı. Boyları 1.50 cm’den daha kısaydı; saçsız ve büyük başları vardı ve tebeşir beyazı, yarısaydam bir tene sahiptiler. Kulakları, burunları ve ağızları çok ufaktı.

Bu esnada Walton’la uzaylılar arasında hiçbir iletişim olmadı. Walton, kaçmanın bir yolunu aramaktaydı, bir uzaylıya vurdu, en sonunda da üzerlerine doğru atlayacak gibi bir hareket yaparak uzaylıların odayı aceleyle terk etmelerini sağladı.

Aracın çevresinde yürüyen Walton’un karşısına alışılmadık bir sandalye çıktı. Bu sandalyenin kollarında birer ekran vardı. Sandalyeye yaklaştıkça oda karardı; yarısaydam duvarlardan karanlık uzay görülüyordu. Walton sandalyenin koluyla oynamaya başlayınca araç sağa sola hareket etmeye başladı, bunun üzerine insan benzeri bir varlık onu durdurarak dışarı çıkardı. Bu, yaklaşık 1.80 boylarında, kaslı biriydi; üzerinde parlak mavi, dar bir takım, başında ise yarısaydam bir kask vardı.

Bu insan benzeri yaratık Walton’u aracın çevresinde bir tura çıkardı; Walton’un sorularına sadece gülümseyerek cevap veriyordu. Hangara benzeyen geniş bir alana geldiler; burada Walton’un geldiği araca benzeyen fakat daha ufak araçlar park etmişti.

Hangarın yanındaki bir odaya girdiler. Burada iki erkek, bir kadın durmaktaydı, ilk adamla aynı şekilde giyinmişlerdi ama kaskları yoktu.

Odaya giren Walton bir masaya yatırıldı. Kadın elinde oksijen maskesine benzer bir cisimle Walton’a doğru geldi; Walton tekrar kendinden geçmişti. Uyandığında Arizona’nın Heber kasabasının batısında, bir kaldırımda yatıyor ve sessizce yükselerek giden UFO’ya bakıyordu. Walton yeniden ortaya çıktığında, kayboluşunun üzerinden beş gün geçmişti.

Travis Walton'ın anlattığı bu kaçırılma hikayesi, UFO fenomenine dair en tartışmalı olaylardan biri olarak kabul edildi. Walton’un başından geçen olaylar büyük tartışmalara yol açsa da onunla görüşen ve olayları inceleyen psikiyatristler ve onu yalan makinesinden geçiren poligraf uzmanları Walton’un doğruyu söylediğini savunuyorlardı. 

Walton’ı muayene eden üç psikiyatristten biri olan Dr. Rosenbaum şu açıklamayı yapmıştı:

 “Sonuç olarak bizim düşüncemiz bu genç adamın kesinlikle yalan söylemediği ve olayda herhangi bir aldatmacanın bulunmadığı yolundadır.”

Walton'ın hikayesi hem UFO inançlıları hem de şüpheci gruplar arasında büyük bir tartışma çıkardı. Bazıları, Walton'ın hikayesinin gerçek olduğunu savunurken, diğerleri onun hikayesini bir yalan veya yanılsama olarak gördüler.

Travis, araçta neler yaşadığını tam olarak hatırladığını söylüyordu ve anlattıklarının gerçek olduğuna ısrarcıydı. Travis, 1978 yılında yayınlanan kaçırılma deneyimini anlattığı kitabı ve daha sonra filmi çevrilen Fire in the Sky (Gökteki Ateş)’te şöyle söylemektedir: “Benim tek istediğim, kanıtların tarafsız olarak değerlendirilmesi. Bunu yapmayan bir kişinin olayla ilgili bir yargıya varma hakkı yoktur.”

UFO araştırmacılarına göre Walton’ın yaşadığı deneyimdeki en ilgi çekici taraf, insan-benzeri uzaylılarla diğer tuhaf görünüşlü uzaylılar arasında bir bağlantı olup olmadığıydı. 1978 yılında yaptığı bir röportajda Walton bu soruya şöyle cevap verdi: “Kaçırılmamda uzaylılar ve insana benzeyen varlıklar iş birliği yapmış olabilirler. Aslına bakarsanız, uzaydaki tüm zeki yaşam formları arasında bir etkileşim ve iş birliği olabilir…”

Betty ve Barney Hill Çifti

Betty ve Barney Hill Çifti

UFO'lara dair en gerçekçi bulguların tespit edildiği Betty ve Barney Hill çiftinin kaçırılma olayı, kaçırılma vakaları listemizin başlarında yer alıyor. Barney Hill'in hikayesi, uzaylı kaçırma iddialarının en ünlülerinden biridir ve modern UFO kültürüne büyük etki yapmıştır. Bazıları bu iddiaları hayal ürünü olarak değerlendirirken bazıları ise gerçekliğine inanmaktadır.

Betty ve Barney çiftini Travis Walton olayından farklı kılan şey ise Barney ve Betty Hill'in 'çift' olarak uzaylılar tarafından kaçırılan ilk kişiler olmasıdır. Travis 1975'te kaçırılma vakasını yaşarken Betty ve Barney çifti Travis'ten 14 yıl önce 19 Eylül 1961 gecesi yaşamıştır.

Barney Hill ve eşi Betty Hill, 19 Eylül 1961 gecesi New Hampshire, ABD'de köpekleri ile beraber arabayla tatilden dönerken UFO gözlemlediklerini iddia etmişlerdi. Gördükleri nesne ay şeklindeydi ve parlak ışıklar saçıyordu. Daha sonra nesnenin hareket ettiğini ve yaklaşmaya başladığını fark ettiler. Barney Hill, dürbünü ile cisme daha iyi bakabilmek için UFO'nun yanına yaklaşmak istedi ve aracı kenara çekti. Dürbününe bakar bakmaz bir uzay gemisi ve içerisinde 10 kadar uzaylı gördü. Gördükleri karşısında şoka giren Barney, uzay mekiğinin ses çıkarması üzerine kaçmaya çalışır ama sonrasındaki 2 saat tam bir bilinmezdir. Olaydan 2 saat sonra evlerine giden çift, tam olarak kendilerinde değillerdir ve evde garip hareketlerde bulunurlar. Mesela Barney Hill sürekli aynadan cinsel organını inceler. İstemsizce kendilerini sürekli banyo yaparken bulan çift, eve nasıl geldiklerini ve geçen 2 saatte neler olduğunu hatırlayamaz. Betty Hill'in elbisesinde pembe lekeler de oluşmuştur. İkili, sonraki gün uykularında garip rüyalar gördüklerini fark ettiklerini ve olaydan sonra korku ve stres yaşadıklarını belirtir.

Betty Hill, olayı çok geçmeden ABD ordusunda çalışan rütbeli arkadaşlarına iletir ve olay araştırılmaya başlanır. Betty bu süre boyunca neredeyse her gece küçük gri yaratıklar görmeye başlar. Yaklaşık 2,5 yıl boyunca aynı kâbusu her gece gören çift, en sonunda hipnoz tekniğine başvurur. Uzaylı kaçırma iddialarını bir hipnoterapist eşliğinde hatırlamaya başlarlar ve bu iddialar medyada büyük yankı uyandırır. Hipnoz etkisindeki Betty, göbeğine bir hamilelik testinin batırıldığını ve üzerinde acı verici deneylerin yapıldığını anlatır. Gri yaratıklardan birinin ona bir yıldız haritası gösterdiğini anlatır. 

Betty Hill, uzaylıların onları bir laboratuvar ortamına götürdüğünü ve onlara çeşitli tıbbi testler yaptığını hatırladığını söyledi. Betty uzaylıların İngilizce iletişim kurduğunu söylerken Barney telepatik iletişim kurduklarını hatırlar. Barney dürbünü ile gördüğü uçan daireyi çizerken, uzmanlar da Betty'nin hipnoz etkisindeyken anlattığı yıldız haritasını görsele çevirir. Olay her ne kadar medyadan gizli tutulmaya çalışılsa da medyaya yayıldı ve Hill çifti ünlü oldu. Pek çok psikolog ve UFO uzmanı konu ile ilgili araştırmalarda bulunsa da vaka bir sonuca varamadı. Fakat yıllar sonra Betty Hill'in söylediği pek çok şeyin doğru olduğu yönünde bulgular ortaya çıktı. 

Bulguların bazıları; 

  • Betty'nin anlattığı yıldız haritası yıllar sonra keşfedilen Zeta Reticuli yıldız sistemi çıktı.
  • Betty'nin elbisesinde anormal biyolojik madde keşfedildi.
  • Göbeğe iğne sokularak yapılabilen hamilelik testi bulundu.

Tüm bu bulgulara rağmen yine de olayın kurgu olup olmadığı konusunda şüpheler devam ediyor.

Antonio Vilas-Boas Vakası

Antonio Vilas-Boas Vakası

Betty ve Barney çiftinden biraz daha eskiye gidiyoruz. Antonio Vilas-Boas, 1957 yılında Brezilya'nın Minas Gerais bölgesinde, bir tarladayken, aracı aniden durdu ve aydınlatma sisteminin bozulduğunu fark ettiğinde garip bir deneyime maruz kaldı. Çiftlikte çalışırken garip bir ışıkla karşılaştığını ve daha sonra bir uzaylı aracı tarafından kaçırıldığını iddia etti. İddiasına göre daha sonra, kendisini insan benzeri yaratıklar tarafından kaçırılırken buldu. Uzaylılar onu araçlarına götürdü ve orada çıplak bir kadınla karşılaştı. Vilas-Boas, kadının, uzaylılar tarafından üretilen bir hibrit olduğunu ve onunla çiftleşmek istediklerini iddia etti. Vilas-Boas, kadınla cinsel ilişkiye zorlandığını ve ardından tekrar serbest bırakıldığını belirtti. Amaçları insan-uzaylı melezi üretmek ve yetiştirmekmiş.

Vilas-Boas'un hikayesi, uzaylı kaçırma iddialarının en tartışmalılarından biri olarak kabul edilir. Bazıları, Vilas-Boas'un hikayesinin gerçek olduğuna inanırken, diğerleri ise Vilas-Boas'un dikkat çekmek için uydurduğunu düşünür. Ancak, olay hakkında kesin bir kanıt yoktur ve Vilas-Boas'un iddiaları, bilim adamları tarafından incelenmiştir, ancak kesin bir sonuca bağlanmamıştır.

Hilary Porter Vakası

Hilary Porter

1977 yılında İngiltere'de yaşanan bir uzaylı kaçırma olayı olan Hilary Porter Vakası, İngiltere'deki uzaylı kaçırma iddialarının en ünlülerinden biridir ve olayın ardından birçok kişi uzaylıların varlığına inanmaya başlamıştır. Ancak, olayın gerçekliği hala tartışmalıdır ve bilim adamları arasında bir uzlaşma sağlanamamıştır.

Hilary Porter adlı kadın, iddiasına göre, evinde uyurken yatak odasında garip bir ışık gördü ve sonra kendini uzaylı varlıkların elinde buldu.

Porter, uzaylı varlıkların beyaz cübbeli, ışıltılı gözleri olan ve düz gri tenli insan benzeri yaratıklar olduğunu söyledi.

Ona, onları takip etmesi için işaret etmiş ve daha sonra uzay aracına bindirmişler. Porter, uzay aracının içinde, uzaylıların çeşitli tıbbi testler yaptığını ve ciltlerini kazıdıklarını iddia etti.

Porter'ın söylediğine göre aralarında telepatiyle anlaşan uzaylılar, insanları Dünya'dan çıkarmak için gelmiş.

Porter, sonunda uzaylılar tarafından serbest bırakıldı ve olayın ardından fiziksel ve duygusal travma yaşadı. Vakayı araştıran bilim adamları, Porter'ın hikayesi hakkında çeşitli testler yaptılar, ancak sonuçlar kesin değildi. 

Bazıları, Porter'ın iddialarının gerçekliğine inanırken, diğerleri ise hikâyenin hayal ürünü olduğunu düşünüyor.

Khoury Vakası

Nordik Uzaylı Kadın

Peter Khoury, aslen Avustralya vatandaşı olan bir adamdır. 1988 yılında Sydney'de, Şubat 1988'de bir gece yatağında uyurken unutamayacağı bir olay yaşadığını iddia etmişti.

Yatağında uyurken birinin ayak bileklerini yakaladığını hissetti. Vücuduna iğneler saplandığını fark etti, felç olmuştu. Yatağının etrafında 3 varlık gördü. 

Bu varlıklar altın rengindeymiş, ağızlarının olması gerektiği yerde bir yarık bulunuyormuş ve kocaman siyah gözleri varmış. Khoury yaratıkların telepati ile anlaştığını belirtti. Sonrasında kafasına bir iğne saplayarak bilincini kaybettiğini dile getirdi. Fakat bu ilk deneyimiydi. Henüz uzaylıların Peter ile işi bitmemişti.

Khoury, bir gece uyurken evine girdiğini ve kendisini bir uzaylı kadının kucağında bulduğunu söyledi. İddiasına göre, kadın onun spermini almıştı.  Yani uzun sarı saçlı dişi uzaylılar yatağına gelip onunla cinsel ilişkiye girmiş. Olaydan sonra penisine bağlanmış bir saç tutamı buldu. Khoury tüm delilleri toplayarak incelemeye götürdü. DNA analizlerinde, bulduğu saçın insan saçından farklı olduğu ortaya çıktı. Bu olayın ardından, Khoury birçok kez bu olayı her yerde anlattı ve bu hikâye dünya çapında UFO araştırmacıları ve meraklıları arasında dikkat çekti. Peter Khoury'nin yaşadığı iddia edilen bu olay, UFO kaçırma vakaları hakkındaki iddiaların bir örneği olarak listemizde yer alıyor. Ancak, olayın gerçekliği hakkında herhangi bir resmi veya bilimsel kanıt yoktur ve bazıları hikâyeye inansa da bazıları bu hikâyenin sahte olduğunu düşünmektedir.

Gundiah Mackay Vakası

Amy Rylance

Şimdi gelelim 2001 yılında Avustralya'nın Queensland eyaletinde yaşanan bir UFO olayına.

Genç bir kız olan Amy Rylance kaçırıldığında 22 yaşındaydı. Kocası Keith ve arkadaşı Petra ile Gundiah, Avustralya'daki evindeydi.  Amy Rylance, evinde otururken pencereden dışarıya baktığında, gökyüzünde parlak ışıklar gördüğünü iddia etti. Petra hemen Keith'i uyandırdı. Ancak Keith odaya gelene kadar Amy gitmişti. Perdeler yırtılmış, dışarıdaki çalılar yanmıştı. İkili polisi aradı, ancak polis anlattıklarını ciddiye almadı. (Amy, o sırada bir UFO'nun evinin üzerinde süzüldüğünü ve onu kapıp götürdüğünü söyledi.) Yaklaşık bir buçuk saat sonra, Keith tuhaf bir telefon aldı. Telefondaki kadın Mackay, Queensland'deydi, Gundiah'ya 8 saat uzaklıkta. Amy ile beraber hastanede olduğunu, Amy'nin sersemlemiş ve susamış olduğunu söyledi. Kimse Amy'nin nasıl bu kadar kısa sürede o mesafeyi gittiğini çözememişti. Amy zarar görmemişti, sadece üst bacak ve topuklarında izler vardı. İddiasına göre, UFO içinde küçük bir oda vardı ve burada farklı renklerde ışıklar vardı. (Rylance, ayrıca bu odaya benzer şekilde çizimler yapmıştır.) Bir yatakta yattığını, etrafında uzun figürler bulunduğunu hatırlıyordu. Amy'yi yatıştırıp vücudundan örnek almışlar. Amy'yi bulduklarında, vücut kıllarında gözle görülür bir artış görülüyordu. Sanki birkaç saat değil de birkaç hafta geçmiş gibiydi...

Olayın ardından, Rylance bir dizi psikolojik test ve röportajdan geçti. Ancak, olayın gerçekliği hakkında kesin bir kanıt bulunmamakta ve hala tartışma konusu olarak kalmaktadır.

Linda Cortile Vakası

Linda Cortile

1989 yılında New York'ta gerçekleştiği iddia edilen bu kaçırma olayında, iddialara göre, Manhattan'daki bir apartmanın 12. katındaki Linda Cortile, uykuya dalacakken penceresinden dışarıya baktığında bir ışık hüzmesi gördü ve bu hüzmenin içinde üç uzaylı gördü.

İddiaya göre, uzaylılar Linda'yı penceresinden dışarıya çekti ve uzay gemilerine bindirdi. Orada, uzaylılar Linda'yı fiziksel ve zihinsel testlere tabi tuttu. Linda, uzaylıların onu bir misyon için seçtiğini ve Dünya'ya barış ve uzlaşı mesajı taşımakla görevlendirildiğini söyledi.

Linda Cortile Vakası, New York Post gazetesinde 1991 yılında yayınlanan bir makaleyle halka açıklandı ve birçok kişi tarafından ilgiyle takip edildi.

Ancak, olayın gerçekliği hakkında kesin bir kanıt olmadığı için bazıları hikâyenin sahte olduğunu düşünmektedir. 

Whitley Strieber Vakası

Whitley Strieber'ın kitapları

Whitley Strieber, 1987 yılında yayınladığı "Karanlıkta Yabancılar" adlı kitabında, kendisinin ve ailesinin yaşadığı bir UFO kaçırma olayını anlatmaktadır. İddiaya göre, Strieber ve ailesi, New York'ta bulunan evlerinde bir gece uyurken, birdenbire evin içinde parlak bir ışık belirdi ve kendilerini uzaylılar tarafından kaçırılmış olarak buldular.

Strieber ve ailesi, uzaylılar tarafından fiziksel ve zihinsel testlere tabi tutulduklarını, yabancılarla telepatik bir iletişim kurduklarını, zaman ve mekân kavramlarının değiştiğini iddia ettiler. Strieber, olayın şokundan sonra, yıllar boyunca benzer olaylarla karşılaşan insanların hikayelerini toplamaya başladı ve 1989 yılında "İkinci Bir Dünya" adlı kitabında bu hikayeleri derledi.

Whitley Strieber'ın anlattığı bu olaylar, birçok kişi tarafından UFO kaçırma iddiaları arasında en ünlülerinden biri olarak kabul edilse de, bazı eleştirmenler, Strieber'ın hikayelerinin gerçekliğine dair yeterli kanıt olmadığını ve hikayelerin kurgusal olduğunu savunuyor.

Jesse Long Vakası

Jesse Long

Jesse Long'un hikayesi, UFO kaçırma vakalarının en ünlülerinden biri olarak kabul edilir. 1957 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Jesse Long'un çocukken kaçırılması ve uzaylılarla karşılaşması ile başlayan bir UFO olayıdır.

İddialara göre, 5 yaşındaki Jesse Long, evinin yakınlarında oynarken, bir UFO kendisini kaçırmıştı.

Anlatımlara göre kardeşiyle ormanda dolaşırken açıkta yuvarlak bir yapı fark etmişler. Uzun bir siluet yaklaşmış ve ikisini de felç etmiş.

Jesse, soğuk bir masanın üzerine yatırılıp incelendiğini hatırlıyordu. Geminin içindeki uzaylılar tarafından fiziksel ve zihinsel testlere tabi tutulduğunu iddia etti. Jesse, bu olaydan sonraki yıllarda da kaçırılmaya devam ettiğini iddia etti. Üzerinde deneyler yapılmaya devam ediyordu, hatta dişi bir uzaylıyla döllenmesi için spermlerinin alındığını bile söylüyor. 1990 yılına gelindiğinde ise, uzaylıların ona bir bebek getirdiğini, Jesse'den olduğunu söylediklerini belirtiyor. Ayrıca bu bebek tek de değilmiş. Bu melez çocuklardan 9 tanesiyle daha tanışmış. Şu an 65 yaşlarında olan Jesse'in hikayesine çoğu kişi inanmasa da kendisi doğruyu söylediğini ısrarla iddia etmeye devam ediyor.

UFO araştırmaları ve iddialara göre, uzaylılar tarafından kaçırılan insan sayısı tam olarak bilinmemektedir. Hatta binlerce insan kaçırılmış olabilir. Biz yazımızda belirli iddialara dayanarak, sizlere en ünlü kaçırılma vakalarından bahsettik. Ayrıca UFO kazaları ile ilgili yazımız da dikkatinizi çekebilir. 

Bu vakalardan bazılarında, kaçırılan insanların fiziksel veya psikolojik testlere tabi tutulduğu, zaman kayması yaşadığı, telepatik iletişim kurulduğu veya uzaylıların teknolojisi hakkında bilgi alınmaya çalışıldığı gibi iddialar yer alıyordu. Tüm bu olaylara ve yaşanacak riskli ihtimallere rağmen yine de uzaylılar tarafından kaçırılmak ister miydiniz? Cevabınız EVET ise evrene bir mesaj gönderin. Belki bu sefer sizin için gelirler...

Bir Cevap Yazın

*E-Posta adresiniz gösterilmez.

Oturum Aç

Şifremi Unuttum

İçeriği Şikayet Et